45. BÖLÜM (G)

11.6K 993 90
                                    

   Özgür arabayı çalıştırıp gidince bir süre daha oturdum balkonda. Ilık esen rüzgarla birlikte uçurabilsem keşke tüm endişelerimi. Ellerimi karnıma birleştirince gerçekten bir mucizeye mi ev sahipliği yaptığımı merak ettim. Yirmi iki yaşında kısır olduğunu öğrenmek nasıl bir histir? Ne düşünmüştür? Dünyası başına yıkılmış mıdır?

   Özlem için bile harika bir baba olan Özgür yıllardır kendi çocuğunun asla olmayacağını düşünüyormuş. Ben ne yaptım? Çok mu yüklendim? Canana olan sevgi önemliydi; ama cana olan sevgiyle kim kıyaslayabilirdi ki onu? Özgür canının olmayacağı ağırlığıyla yaşamıştı beş yıl boyunca.

   Niye sevinmedi o zaman mucizesine ailesinin yanında? Rezil etti beni, fark etmedi o an; ama yaptığı şey tam da buydu. Annesinin sinsi gülüşü kötü karakter joker gibi gözlerimi her kapattığımda göz kapaklarımın altında bekliyordu. Biliyordu en baştan beri Özgür'ün çocuk sahibi olamayacağını. Özlem'e karşı kötü değildi hiçbir zaman. Özgür bir şekilde ikna etmiş olmalıydı, mesafeliydi sadece.

   O zaman ikna ettiyse bile şimdi tam tersi olacaktı. Bu bebek için sevilme söz konusu olabilirdi, illa ki Özgür'e de benzeyecekti. Peki Özlem? Dede ve babaanne diyordu onlara. Bundan sonra artık bambaşka biri, tamamen yabancı birinin kızı olacaktı onların gözünde. Ben yabancıydım onlara göre zaten. Her konuda mükemmel olan oğullarının es kaza aynı yurtta denk gelip aşık olduğu, tesadüfen o da başkasından olma bebeğe hamileyken bulduğu, vasıfsız, kalifiye olmayan biriydim.

   Özgür sadakatimi sorgulamamıştı bile düşündüğümün aksine. İlginç. Ben yıllardır kısır olduğumu düşünen biri olsam, -Ulan orospu, kimin altına yattın da kimden peydahladın bu piçi?- derdim galiba. Düşüncesi bile fatal.

   Özgür...

   Bunu yapmadı bana. Lafını bile açmadı. Konusu bile geçmedi. İma bile etmedi. Ben böyle güzel mi seviliyordum yani? Of!

   Kocam nereye gitmişti acaba? Şimdi de bunu merak ediyordum. Git dedim adama. Benden şüphe ettiğini düşündüm.

   Şüphe!

   Ne kötü anlamlı bir kelime. İçine düştü mü bir kere çıkarabilene aşk olsun. Özgür, beni sevmediğini düşündüğüm şüpheyi çıkarmak istemişti içimden. Tam bir şeye inanmışken, 'acaba' diyerek benliğini yine ele geçiriyordu ve mutlu olmana imkan vermiyordu ki melun şüphe.

   Mail geldiğinde mutluydum halbuki. Ne olmuştu peki böyle? İçgüdülerimi dinlemeyi öğrenmem gerekliydi. Benden asla vazgeçmediğini, beni sevdiğini söylüyordu. Kendi bebeğini ellemesine bile izin vermemiştim. Şimdi bir de bir fare gibi içimi kemiren vicdan azabı ile uğraşmak zorunda kalacaktım. Ailesi önüne istediği her şeyi sermiş ve ne ile oynayacağına karar verememiş çocuklar gibi ne düşüneceğimi ne yapacağımı bilemez halde içeri geçtim.

   Özgür olmadan üşüyordum ılık temmuz akşamında bile. Özlem mışıl mışıl uyuyordu. Özgür ona bakıp da gitmiştir eminim. Üstü örtülüydü. Ne zaman gelirdi acaba? Gelir miydi? Beni seviyorsa gelmeliydi değil mi? Geceliğimi giyip yatağa uzandığımda düşüncelerim karman çorman, çarşamba pazarındaki on liralık tişört tezgahı gibiydi. İstediğim bir tanesinin bana uygun bedenini saatlerdir arayıp da bulamamıştım sanki.

   Gece lambasını açıp ışığı kapattım. Bir süre sessizliği dinledim.

   Özgürsüzlüğü..

   Hiç hoşuma gitmedi. Kapı sesini duyduğumda rahatlama hissi tüm bedenimi sardı. Benimle saatler içinde evlenen bir adamdan bahsediyordum. Onun sevgisine nasıl inanmayıp da -Git.- demiştim? Şimdi ya temelli gitmeye karar verdiyse. Yerde duran, içine eşya tıkıştırdığım bavula baktım. Yapmaz. Bebeği içimde. Çok istediğim Özgür'ün bebeği. Hala hıçkırıyor muydum? İç işlerimi kontrol edemez olmuştum. İsyandaydı tüm anarşik sistemlerim. İyi şeyler düşünürken bile ağlıyordum.

Yalnız Seni İstedim Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin