29. BÖLÜM (G)

12.7K 1K 130
                                    

   Özgür gülerek bana bakarken diğer adamlar da bana -Günaydın- diyerek salona geçtiler. Özgür onlara yer gösterince mutfağa yanıma geldi. Elinde büyük bir torba vardı. Üzerimde dizlerime bile gelmeyen tişört ile karşılarına çıkmak zorunda kalmıştım ve Özgür'ün aklında ne vardı acaba, sabahın köründe bir elin parmakları kadar adamla eve gelmeyi düşünürken?

   "Günaydın, kalbimin yangını. Kahvaltını yaptın mı?"

   "Yaptım. Kapıları kilitlemişsin."

   "Ah! Çok özür dilerim. Alışkanlıkla düşünemedim. Bahçeye mi çıkacaktın?"

   "Hayır. Yangın çıkarsa evde yanarak ölmeyecektim."

   "Sen kendin yangınsın, kız. Hangi yangın seni öldürür? En kötü ihtimalle ejderha çıkarırsın."

   "Çok komik, gerçekten. Ben niye gülmedim ki? Enes ve diğerlerinin burada ne işi var? Üstüme bak. Fifa turnuvası için erken bir saat değil mi?"

   "Daha evet bile demeden karım oldun, dırdır ediyorsun. Çok aşığım sana." Boş elini belime koydu beni kendine çekerken.

   "Ne evetinden bahsediyorsun?"

   "Sen doydun değil mi? Doydunuz yani?"

   Torbaları bırakıp diğer elini karnıma değdirdiği her an içime aktif yanardağdan taşan lavlar akıyordu. Karnıma dokunmasını, okşamasını, sahiplenmesini sonrasında hayal kırıklığı yaşamamak için hiç mi hiç istemiyordum; ama dokunmazsa da bir şeyler eksik kalacakmış gibi, karnım üşüyecekmiş gibi hissediyordum.

   "Özgür. Niye buradalar?" Sesimi asgari seviyede tutmaya çalışıyordum. Benim evim değildi neticede. İstediğini getirebilirdi. Hesap sormam saçmaydı aslında.

   "Odaya geçelim. Açıklayacağım. Sen de giyinirsin. Huzursuz olma daha fazla."

   "Önlerinden geçip bir de seninle yatak odasına mı gireyim yani? Huzursuzluğumu gidermek için çivi çiviyi söker yöntemini mi öneriyorsun?"

   "Ben seninle nasıl başa çıkacağım? Bir an önce Nefise hanımla konuşmam lazım." Ne alaka? Bebeği şimdi de istemiyor muydu yani? Elini karnımdan çektim istemsizce.

   "Gel. Adamları erkenden uyandırdım. Kahvaltı etsin onlar da. Biz de giyinelim." Özgür yeterince giyinikti bence.

   "Beyler buyrun kahvaltı bu tarafta hazır. Enes sen yardımcı olur musun?"

   "Tabii. Selam Gonca. Nasılsın?" Nasıl mıyım? Nikah salonunun önünde Özgür'ü beklerken gelip de kocam olması gereken kişiyi Amerika'ya kaçmış gibi hissediyorum. Kötüyüm yani.

   "İyiyim. Sen?"

   "İyi olmaya başlayacağım. Sizinle beraber. Uzun uzun konuşuruz." Göz kırpıp mutfağa geçti.

   Yatak odasına girdiğimizde yatağı bile toplamadığımı fark ettim. Utandım. Özgür dün gece yanımda uyumuştu. Emindim. Yastık ve çarşafın buruşukluğu bas bas bağırıyordu bunu. Kokusu da tabii, en çok o bağırıyordu ağzı dili olmadığı halde.

   "Duş almak ister misin? Ya da saçlarını örmek? İstersen yani. Böyle güzel olmadığından değil de sen istersen örebilirsin. Ben bu halini de seviyorum, yanlış anlama beni. Sadece belki..." Gözleri saçlarımda saçmalıyordu. Tabii ki örmek isterim. Çarşamba cadısı gibi dolaşmıyorum gündüz vakitlerinde. Geceye özel bu durumum.

Yalnız Seni İstedim Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin