"Anne para istemiyorum. Aile katılımı diyorum. Gelsen ne olur sanki?"
"Ece o güne verilmiş bir sözüm var. Para istemek için aileleri çağırıyorlardır. Baban çek defterini verir imzalı, ne kadarsa sen doldur içini."
"Anne ne parası? Hangi gün olduğunu bile sormadın ki. Piknik yapılacak lise sonlara. Öğrenciler ve aileler arasında. Babam yurt dışına çıkacağım dedi. Zaten dört yıldır hiç katılmadınız. Buna gel bari."
"Tamam tatlım, bir dahakine söz geliriz ikimiz de."
"Ne bir dahaki anne? Tarih zaman ayarın da mı yok? Liseden mezun oldum ben. İki hafta sonra üniversite sınav sonuçları var, açıklanacak. Gideceğim anne."
"Git tatlım izin verdim zaten. Piknik falan, ne lazımsa alalım biz. Şoför bırakır nereye dersen."
"Anne ya sen şaka mısın? Ankara'ya diş hekimliği okumaya gidiyorum. Nereyi kaç puanla yazdım, ne olacağım haberin bile yok. Hiç mi gurur duymuyorsun benimle?"
"Tabii ki duyuyorum prensesim. Güzel kızım. Şimdi acelem var. Akşam gelince konuşuruz olur mu Ece?"
"Anne, bu işlemin devamını yapalım mı?"
"Yapalım canım. Anladın mı az önce anlattığımı?"
"Evet anladım da kontrol et yine de sen."
"Tabii ederim güzel kızım. Diğerleri de bitince beni çağır. Yemeğe bakıp hemen geliyorum."
Son zamanlarda sık sık rüyalarıma giren Levent bana bir zamanlar onun tarafından nasıl da çıkarsız, maddiyatsız, karşılıksız sevildiğimi kafama kakarcasına hatırlatıp kalbimi bir el sıkıyormuş gibi hissetmeme neden oluyordu.
Ona her şeyimi vermek isterken kendimi tanıyamaz hale gelmiştim. Annemden her ne öğrendiysem sevdiğim adama da aynı taktiği uygulamıştım. Ellerimden yavaşça kayıp gitmesini parayla kapatmaya gücüm yetmemişti. Aşktı asıl olan, benim aşkımın önünü, sahip olmayı bana sorsalar hiç mi hiç istemeyeceğim kağıtlar kapatmıştı.
Ankara'ya ilk kez gittiğimde bile benimle ailem gelmemişti. Ben cebimde kredi kartı, para dolu çantamla, Hilton'da bir ay otelde kalmıştım. Ev bak demişlerdi. On sekizimde kendim yaptım her şeyi. Ev baktım, kayıt oldum, mobilya seçtim. Bir sorun yoktu buraya kadar. İlk okul öğrencisi değildim elbette. Onlar hiç gelmediler.
Bir kez hariç.
Levent'in benimle bebek için nikah kıydığı o gün...
Güya Levent'le evlendiğim, en mutlu olmam gereken gün...Beğendiğim evi havale ile satın aldılar. Fiyatı, döşenmesi, yerinin nerede olduğu taktıkları bir şey değildi. Ben de tekrardan dönmedim o yaz. Hiçbir kıyafetimi almadan evimi döşemeye başladım. Alış veriş kolay, kıyafet daha kolaydı. Sınırsız limitli kartım cebimdeydi; ama sevgi fakiri kalbim kadar ağır gelmiyordu bana cebimdeki paranın çokluğu.
Maddi sevildim ben. Manevi olarak yoktu yanımda ne annem ne babam. Kardeşim bile yoktu, olsaydı belki paylaşmayı, sevgi dolu olmayı birlikte öğrenebilirdik. Satın almanın bazı durumlarda, sevgiyi satın almada mesela, paranın sınırsızlığıyla alakasının olmadığını anne babamızı görerek, ders alarak çözebilirdik. Onu da vermediler bana. Her yönden yalnızlıklar kuşattılar etrafımı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalnız Seni İstedim
General FictionKocasına hamile olduğunu söylediğinde beklediği tepki onun verdiği tepkiden çok farklıydı. Havalara uçacağını zannetmişti. Sakin hareketlerle gelip karısına sarıldığında havalara uçmak bir yana yürümekte bile zorlanan adam kadının içine düşürdüğü...