Ne çok yoruldum yine. Salondaki kızlar ve Zeliş'ler yardım etmese asla taşınamazdım. Gören de tripleks evden taşınıyorum zanneder. Alt tarafı doksan metrekare iki artı bir ev. Ne çok eşya, ıvır zıvır çıktı. Uzun süredir hiç ellemediğim yerlerden çıkanların çoğunu ya birilerine verdim ya da attım.
Zaruri ihtiyaçlarım, mutfak malzemelerim, mobilyalarım, giyilebilecek kıyafetlerim dışında her şeyden kurtuldum. Annem bildiğim kadın ben buraya taşınmadan önce zaten bir genel temizlik yapmış; ama bana da atacak bir şeyler çıktı illa ki. Kirli sepetinde yıkanmadan duran Levent'in kıyafetleri mesela. Onları almamış. Artık alamaz. Yatak odasını değiştirmeyi çok kısa süreliğine düşünsem de vazgeçtim. Ayıbı yatak yapmamıştı sonuçta. Görevi yatırmaktı. Kim ne amaçla yatıyor yatak ne bilsin.
En çok da giysi dolabında yazlık kıyafetlerimin arkasından çıkan günlük ve fotoğraf albümü kutusu beni oyaladı. İlk geldiğim gün bile cesaret edip bakamamıştım. O zaman yaşayan bir annem var diye biliyordum. Bütün evi bir günde topladıysam eğer, bu 50×50×20 hacmindeki kutu beni en az üç gün oyaladı namussuz.
Çocukken tuttuğum günlükleri tek tek okudum, bu evde kaldığım kısacık sürede oluşan albüm fotoğraflarına baktım saatlerce. Dokuz yaşından yurda gidene kadar iki yıldan az yazmışım; ama okurken ağladıklarımı hesaba katarsak en az iki yıl temiz ağlamam. En çok buna seviniyorum.Ben annemin beni sevdiğini, saçımı ördüğünü ve bana öğrettiğini hayal ettiğim sahte mutlu bir dünya kurmuşum kendime meğer. Ya günlük yalancı ya da benim hafızam beni yanıltıyor. Aralarda okuduğum kısımlar, çocukça da olsa yazdığım günlüğün acı gerçeklerini vurdu yüzüme.
"Annem bugün yine kolumu sıktı. Hem de hiç suçum yokken. Sadece ekler almıştım Hatice ablalara gittiğimizde masadan. Babam gördü. Ne olduğunu sordu; ama söylemedim. Belki o da kızar diye." Zaten yensin diye konmuştur masaya eminim.
"Babam yine hasta, yatıyor. Çok öksürüyor. Annem yanında olmama izin vermiyor. Ben gizli gizli giriyorum, ama. Kadife çiçeğim diyor yine bana." Nur içinde yat babacığım. Keşke kendi annemi de söyleyebilseydin gitmeden. Aslında gerek de yok."Yarın on yaşına gireceğim. Okuldaki arkadaşlarımı çağırmak istedim. Babam olur dese de annem izin vermedi. Sadece Zeliha geldi. Onu da çok seviyorum, ama Saadet de gelebilirdi. Pastayı seçmeme de kesmeme de izin vermedi annem." Bu sayfada bir de olay gününe ait delil var. Somurtkan çıktığım onuncu yaş hatıra fotoğrafı. Annem kolumu birçok kez çimdiklemişti hatırlıyorum.
Çok uzun yazmamışım hiçbirini. Güzel şeylere denk gelmek istedim. Mutlu olduğum anılar az da olsa yalnızlığıma derman olur umuduyla çevirdim durdum sayfaları. Yurda bırakıldığımda beni hiç sevmediğini fark etmediğim, annem olmayan annem için ağlamamın tek bir sebebi olabilirdi. Kötü anne, hiç anne olmamasından yeğdir.
"Babam öldü. Ben çok ağladım. Şimdi yazarken bile annem diğer odada ağlıyor hala. Bana sarıldı bugün. Çok sarıldı. Saçlarımı örmemişti; ama yine de okşadı. Hiç sevmez normalde kabarık saçlarımı." Kapattım tüm defterleri. Ağlamaktan sıkıldım kaç günden beri. Levent için ağlamadım ya hep o yüzden bunlar. Bahane gerekiyordu bulmuş oldum.
Şimdi bana ait olduğunu daha çok hissettiğim yeni evimde, yepyeni anılar biriktirebileceğim, arkama bakmadan kendi yolumda ilerleyebileceğim Gonca zamanlarım başlamıştı. İki haftadır Serhan sayesinde yeni evimdeydim. Eskisinde ben istemeden biriken kötü anılara burada geçiş izni yoktu. Olmaz artık. İzin vermeyeceğim. Ne kadar kısıtlama yasaklama emri varsa hepsi, beni aşağı çekmek isteyen herkese geçerli şu saatten sonra.
Polar pijamalarımı giyerken ocaktaki çayın demlendiğini burnuma dolan kokusundan anladım. Buraya kadar gelmişti bergamut aroması. En sevdiğim. Şimdi dışarıdaki soğuğa ve hüzne inat, sıcak çay içme ve "Mutluluk Zamanı" izleme vaktiydi. Koca kupama doldurduğum çay ve mis gibi kokan hastalık savar, kendim yaptığım zencefilli, tarçınlı kurabiye tabağımla dvd başına geçtim. Yalnızdım; ama en azından kendimi aldatmam mümkün değildi ve ben yalnızlığıma şükredecek şeyler yaşamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalnız Seni İstedim
Ficção GeralKocasına hamile olduğunu söylediğinde beklediği tepki onun verdiği tepkiden çok farklıydı. Havalara uçacağını zannetmişti. Sakin hareketlerle gelip karısına sarıldığında havalara uçmak bir yana yürümekte bile zorlanan adam kadının içine düşürdüğü...