Gözlerimi açtığımda Antalya’ya gelmiştik. Otobüsten inip bavullarımı aldım. Taksi durağına doğru ilerledim. Tabiî ki babaannemin sabahın köründe beni almak için gelmesini beklemiyordum. O yüzden taksiye binip babaannemin ev adresini şoföre uzattım. Taksici adrese baktığında sırıttığını görünce adresin buraya epey bir uzak olduğunu anladım. Çantamdan telefon ve kulaklığımı çıkartıp müzik dinlemeye başladım.
Yarım saatin sonunda küçük ahşap bir evin önünde durmuştuk. Taksiden indim. Şoför bavullarımı indirmiş bekliyordu. Taksiciye parasını verip bavulları elime aldım ve evin dış yüzünü incelemeye başladım. Küçük ve sevimli bir eve benziyordu. Fıstık yeşili duvarları eve ayrı bir sevimlilik katıyordu. Taksinin köşeyi dönerkenki sesi beni bu düşüncelerden sıyırdı. Derin bir soluk alıp zile bastım. Kapı açıldığında gözlerime inanamadım. Babaannem baya bir yaşlanmıştı. Ama yaşlılık ona yakışmıştı. Bu hali ile eskisinden daha iyi gözüküyordu. Özellikle tonton yanakları. Bana gözlerini kısıp bir müddet baktı. Daha sonra gözleri parladı.
“Gece” dedi.
Evet anlamında başımı salladım ve sarıldım. O da bana sarıldı. Bir müddet öyle kaldıktan sonra eliyle içeriyi gösterip,
“Girsene içeri” dedi.
İçten bir şekilde gülümseyip içeri girdim. Evin içi de dışı gibi çok güzeldi. Şarap rengindeki duvarlar ve beyaz renkteki koltuklar çok uyumluydu.
“Hadi gel kızım. Kahvaltı hazırlamıştım bende sana” dedi babaannem salona doğru ilerlerken. Bende onun peşinden ilerledim. Kahvaltı masasını gördüğümde çok sevindim. Kurt gibi acıkmıştım çünkü.
“Hadi bakalım. Elini yüzünü yıka da kahvaltı yapalım.”
“Tamam. Banyo nerede?” dedim.
“Dur ben sana göstereyim” dedi babaannem ve merdivenlerden yukarı çıkmaya başladı. Ben de onu takip ettim. Küçük beyaz kapılı bir yere geldiğimizde
“Burası banyo. Ama burayı kullanmana gerek yok. Çünkü senin odanda da küçük bir banyo var.”
Eliyle mor renkteki kapıyı göstererek. Odaya doğru ilerleyip kapıyı açtım. Mavi renkteki duvarları ve duvarlarla kombine olmuş beyaz renkteki eşyalarla oda inanılmaz derecede büyüleyiciydi. Odanın içindeki diğer kapıyı gördüm ve açtım. Orası da banyo idi. Babaanneme dönüp,
“Teşekkür ederim” dedim
“Aaa sen hiç Tuncay’ın kızı gibi değilsin. Ama iyi ki de onun gibi değilsin. Babam hiç bilmez teşekkür etmeyi falan. Tam bir ukaladır o.”
“Egoist” dedim
“Vallahi siz gençler tekoit mi dersiniz mekoit mi dersiniz bilmem.”
Babaannemin bu cümlesi üzerine küçük bir kahkaha attım.
“Hadi kahvaltıya. Senin için gözleme yaptım. Daha fazla soğumasın.”
“Gözleme mi? Süpersin babaanne.”
Birlikte odadan çıkarken bir şey dikkatimi çekti. Sadece benim odamın kapısının rengi farklıydı. Diğer kapıların rengi hep aynıydı.
Bu durumu pek aldırmayıp elimi yüzümü yıkadım. Aşağı indiğimde babaannem çoktan sofraya oturmuş çayları koyuyordu. Yanına gittim ve hemen bir sandalyeye oturdum. Babaannemin hazırladığı kahvaltıyı yerken bir yandan da babamın küçüklük anılarını dinliyordum. İlk defa babamı bu kadar yakından tanıma fırsatı yakalamıştım. Annem ve babam ben daha iki yaşındayken ayrılmışlardı. Bu yüzden babamla ilgili pek fazla bir şey bilmem. Sadece zengin olduğu ve Aydın holdingin patronu olduğunu biliyorum. Tabi bunları da annem beni terk edip babama yerleştiğim sırada öğrendim. İki yaşından sonra on beş yıl boyunca babamı hiç görmemiştim. Annemden sonra bir yıl boyunca babamda kalmıştım. Bu süre zarfında babam bana hep samimi davranmıştı. Ama ben onun bu samimiyetinin yapmacık olduğunu anlayabilecek yaştaydım. Zaten babam benden çok işleri ile ilgileniyordu. Bu durumlar babama karşı beni iyice yabancılaştırmıştı. Şimdi ise babaannemin bu anlattıkları benim babamı tanımam için bir fırsattı. İçimde buruk bir sevinç oluşmuştu. Evet, on yedi yaşındaydım ve babamı daha yeni tanıyordum. Babaannemin anlattıkları ve kahvaltımız bittikten sonra sofrayı topladık. Babaanneme ne kadar bulaşıkları ben hallederim dememe rağmen inatla kendisi yapmaya koyuldu. Bense en sonunda pes edip bavullarımı alıp odama çıktım. Eşyalarımı yerleştirip duş aldım. Dolabımdan siyah taytımı ve kırmızı yüzücü atletimi üzerime geçirdim. Daha sonra aşağı inip babaannemle birlikte hem televizyon izleyip hem de sohbet ettik. Her yere çabuk uyum sağlayan bir kız değildim. Ama burayı çok çabuk benimsedim. Beni buraya çeken enteresan bir bağ vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Temiz Kalan Tek Sayfa
Romance"Korktum Gece. İlk defa korkunun nasıl bir şey olduğunu hissettim. Sana bir şey olacak diye korktum” “Neden korktun? Sonuçta ben senin neyinim ki? Umrunda olmayan bir kızım.” “Gerçekten böyle mi düşünüyorsun” dedi Bora. Söylerken sesi titremişti. “...