Hödük

1.2K 130 16
                                    

ARKADAŞLAR YORUM VEYA VOTE YAPMAK İÇİN E POSTA DOĞRULAMA GEREKİYOR HAYIR YANİ HATIRLATAYİM DEDEİM

İKİ HAFTA SONRA

  

Koca iki hafta çabucak geçmişti. Yaz tatilinin büyük bir kısmını babamın yanında geçirdiğim için tatilden hiçbir şey anlamamıştım. Zar zor yerimden kalkıp alarmı kapattım. Saat 06.30’du. Hemen banyoya girip duş aldım. Sonra da saçlarımı düzleştirdim. Dolabıma gidip babamın ben daha buraya gelmeden önce Antalya’daki yardımcılarına aldırdığı okul formalarımı çıkardım. Beyaz bir gömlekti. Sol tarafında kırmızı imza türü bir amblemi vardı. Eteği ise gri kareliydi. Babama ne kadar da babaannemin evine yakın bir devlet lisesine gidebileceğimi söylesem de beni özel bir liseye yazdırmıştı ve sürekli bana yüklü miktarda para gönderiyordu. Bu hareketi bana daha çok beni düşünmekten ziyade o zengin arkadaşlarına rezil olmamak için yaptığı gibi geliyordu. Bu düşüncelerin beni okula geç kaldırmaktan başka bir halta yaramayacağını anlayıp babamın formaların yanında aldırdığı siyah mavi desenli çantamı omzuma takıp odadan çıktım. Aşağı indiğimde babaannem kahvaltıyı hazırlamıştı. Ona üzgünüm anlamında bir bakış attım.

“Hadi bakalım. İlk günden geç kalma. Taksiyi çağırdım. Birazdan gelir” dedi.

İçten bir şekilde gülümseyip evden çıktım. Kapıyı kapatır kapatmaz takside gelmişti. Taksiye binip,

“Taş Koleji” dedim.

Adam olumlu anlamda kafa sallayıp gaza bastı. Bende kafamı cama yaslayıp dışarıyı izlemeye başladım.

On dakika sonra büyük bahçeli bir binanın önünde durdu taksi. Bina çok güzeldi ve insanı kendine çekiyordu. Taksiciye parasını ödeyip taksiden indim. Okula doğru ilerlerken arkamdan yüksek sesle bir kahkaha sesini duyduğumda kafamı arkaya doğru çevirdim. Kafamı arkaya çevirmemle birine çarpmam bir oldu. Tam yere düşecekken çarptığım kişi beni tuttu. Kafamı kaldırıp beni tutan kişiye baktığımda donup kaldım. 1.80 boylarında, siyah saçlı ve siyah griyi çalan gözleriyle karşımda bir çocuk dikiliyordu. Tabi ona çocuk denirse. Birden onun sesiyle kendime geldim.

“Alo bücür. Şimdi iki saat yüzüme bakacağına daha demin önüne baksaydın ya” dedi.

Ne, iki saat yüzüne mi baktım ben onun? Of ilk günden rezil oldum.

“Ben görmedim. Affedersin” dedim.

“İyi. Bu seferlik affediyorum. Hadi sınıfına bücür” diyip yanımdan hızlıca ayrıldı.

Ne bunu mu diyip gitti. İnsan bir iyi misin, bir şeyin var mı diye sorardı. Hödük. Aman Gece sen ne bekliyordun ki zengin züppeleri işte diye içimden söylenerek okula girdim. Girişte danışmaya benzeyen bir yere müdürün odasını sordum. İkinci katta, sağda olduğunu söyleyince kadın merdivenlere doğru yöneldim. Aslında okulun asansörü vardı. Fakat benim de klostrofobim vardı. Bu yüzden merdivenlerden çıkmayı tercih ettim. İkinci kata geldiğimde çoktan zil çalmıştı ve herkes sınıflarına giriyordu. Sağa döndüm ve müdürün odasının önünde durdum. Heyecanlanmıştım. Hemen bu heyecandan sıyrılıp kapıyı çaldım. İçeriden,

“Girin” sesini duyduktan sonra kapıyı açtım. Oda büyüktü ve masanın arkasında koltukta oturan orta yaşlı, şişman kadına yani müdireye baktım.

“Buyur tatlım” dedi.

“Ben yeni kayıt yaptırdım da sınıfımı öğrenmek için geldim.”

“Tabi. İsmin neydi?”

“Gece Aydın.”

İsmimi söylemem ile müdirenin çığlık atması bir oldu.

“Ayy demek Tuncaycığımın kızısın sen” dedi.

İçimden tekrar ettim. Tuncay-cığım.

“Evet” dedim

“Babana selam söyle şekerim.”

Tabi canım bir kızı olduğu aklına gelirse senin selamını da söylerim diye içimden geçirdim. Dışımdan ise,

“Tabi söylerim” dedim soğuk bir sesle.

“Sınıfın 11-C. Ben seni sınıfına kadar eşlik deyim” dedi yerinden zorla kalkarak. Beraber odadan çıktık. İki kat yukarı çıktıktan sonra bir sınıfın önünde durduk. Kapının üzerinde 11-C yazıyordu. Müdire kapıyı tıklatıp içeriye girdi.

“Kusura bakmayın hocam dersi bölüyorum.”

“Ne demek hocam. Buyurun.”

Müdire eliyle beni göstererek,

“ Bu yeni öğrencimiz Gece. Artık bu sınıfta okuyacak. Siz artık gerekeni yaparsınız” dedi ve sınıftan çıktı.

“Merhaba Gece. Geç otur bir yere” dedi gülümseyerek.

Sınıfa doğru bir göz attım. Sınıf büyüktü. Ama sıra sayısı azdı. Birkaç saniye sonra cam kenarının en arka sırasının boş olduğunu gördüm. Oraya doğru ilerleyip sıranın tam önünde durdum. Ama sıranın uç bölümünde oturan hatta sıranın üstüne yatan kişi yüzünden sıraya oturamıyordum.

“Affedersin. Geçebilir miyim?” diye sorduğumda sonunda kafasını sıradan kaldırdı.

“Bugün zaten hep affediciliğim üzerimde” diyip sırıttı.

Benim ise gözlerim kocaman açıldı. O bahçede çarpıştığım çocuktu. Nasıl yani şimdi bu hödük benim bir yıl boyunca sıra arkadaşım mı olucaktı?

Temiz Kalan Tek SayfaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin