Cenk

863 51 20
                                    

Sabah normal saatte kalkıp hazırlandım. Normal saat diyorum çünkü son zamanlarda Bora ile buluşmak için sabahın 5:30 unda kalkıyordum. Hemen her zamanki gibi hazırlanıp aşağı indim. Babaannem kahvaltı masasında gazete okuyordu. Beni görünce gözlüklerini aşağı indirip bana baktı.

"Ah demek kalktın"

Yok hala kalkmadım diyesim geldiyse de demedim.

"Evet" dedim ve sandalyeye oturdum.

Kahvesinden bir yudum aldı ve

"Dün evi baya iyi temizlemişsiniz. Sizden hiç böyle bir hüner beklemezdim. Artık yardımcım yerine siz halledersiniz ev işlerini"

"Yok yok babaanne. Olmaz. Hem sen yardımcından vazgeçme. Kadıncağızın ekmeğinden etmeyelim sonuçta" dedim aceleyle. Güldü ve gazetesini okumaya devam etti.

Kahvaltımı bitirdikten sonra çantamı alıp dışarı çıktım. Bora sokağın başında beni bekliyordu. Ona doğru yürürken biri beni bileğimden tutup durdurdu.

"Ooo güzelim okula mı? Bugün okulu asta takılıp keyfimize bakalım. Merak etme okuldan daha memnun ederim seni" dedi kahkaha atarak. Ona kahkaha değil anırma denir. Bileğimi kurtarmaya çalıştım. Ama olmadı.

"Bıraksana be bileğimi" dedim.

Bi kükreme sesi ile irkildim.

"Bırak lan kızın bileğini" dedi.

Kafamı kaldırdığımda Bora ateş püsküren gözlerle bileğimden tutan kişiye bakıyordu.

"Ne olacak lan bırakmazsam" diye diklendi Bora'ya.

Bora sertçe o adamın elini bileğimden çekti ve kafa attı. Adam yere düştü. Bora adamın üstüne çıkıp ardı ardına yumruk atıyordu. Adamın yüzü kanla kaplandı.

"Bora dur" dedim.

Olayın şoku ile şaşkındım ve sesim çok az çıkmıştı. Bora beni duymadı veya dinlemedi. Adama vurmaya devam etti. Öne doğru hareketlenip Bora'nın adama vurmak için kaldırdığı elini tuttum.

"Lütfen gidelim" dedim.

Bora adamın üzerinden kalktı ve elimi tutup arabaya doğru ilerledi. Elime gelen sıvı ile kaşlarımı çatıp Bora'nın eline baktım. Eli kanıyordu. Arabaya bindik ve Bora gazı kökleyip yolda ilerledi. Yol boş olduğundan arabanın hızı için fazla panik yapmıyordum. Çünkü aklım tamamen Bora'nın kanayan elindeydi. Bora'nın bu halinden ürkmüyor değildim. Ama bir kaç dakika yolda ilerledikten sonra cesaretimi toplayıp konuştum.

"Bir yerde durur musun?"

Bana hiç bakmadı ama hızını yavaşlattı. Sonra da sağa çekip durdu. Hala bana bakmıyordu. Çantamdan gazlı bez, pamuk ve kolanye çıkardım. (bunların çantada ne işi var demeyin bende de var)

Pamuğun üzerine kolanye döküp Bora'nın direksiyonu sıkıca kavramış eline sürdüm. Elini geri çekip sonunda bana baktı.

"Ne yapıyorsun" dedi kaşlarını çatarak.

"Elin kanıyor hala. Pansuman yapmalıyız"

"O elindeki şeyleri nerden çıkardın?"

"Çantamdan" dedim omuz silkerek ve eline pansuman yapmaya devam ettim.

"Çantanda bunları mı taşıyorsun?" dedi. Pansuman yapmayı bitirmiştim. Eli artık kanamıyordu. Çantamı açıp Bora'ya gösterdim. İçinde, yara bandı, çeşit çeşit illaç,makyaj malzemeleri, her çeşit toka, anahtar, kulaklık, şarj aleti, kepekli bisküvi, cüzdan, yedek külotlu çorap, düzleştirici(v.b.) şeyleri Bora'ya gösterdim.

Temiz Kalan Tek SayfaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin