Tesadüfen Gerçek 1

1K 101 8
                                    

Yataktan fırladım. Nefes nefese kalmıştım. Etrafıma bakındım. Neler olduğunu anlamaya çalıştım. O sırada kapı kırılırcasına açıldı ve ben çığlık attım. Bora bana endişeli gözlerle bakıyordu. Yatağın ucuna oturdu.

“İyi misin?” dedi Bora.

Hayır anlamında kafamı salladım. O an yaşadıklarım aklımdan geçti. Bora’yla sarılışımız, birbirimizi sevdiğimizi söylememiz. Ama sonra kalbime ok gibi bir şey saplandı. Ben o anları yaşamamıştım ki, görmüştüm. Ben rüya görmüştüm.

“Şşş sakin ol. Sadece rüya görmüşsün” dedi Bora ve ben yıkıldım.

Evet rüya görmüştüm.

Sabah pencereden sızan güneşle uyandım. Aklım hala dün gece yaşadıklarımda, daha doğrusu gördüklerimdeydi. Dün duş aldıktan sonra odamda Bora yoktu. Benim günlüğümü okumamıştı. Bana beni sevdiğini söylememişti. Hiçbiri olmamıştı. Ben sadece yatağıma geçip uyumuştum. Kafamı ellerimin arasına almış düşünürken. Burnuma gelen yanık kokusuyla kafamı kaldırdım. Hızlıca odadan çıkıp, kokunun geldiği yöne doğru ilerledim. Mutfağa girdiğimde her taraf dumandı. Etraf o kadar dumandı ki göz gözü görmüyordu. Ama ben o dumanların arasından bile o siyah gözleri fark edebildim. Sonra bir yerden serinlik geldi ve dumanlar yavaş, yavaş dışarı çıktı. Sonunda etraf görülebiliyordu. Ama ben o etrafı hiç görmemeyi tercih ederdim çünkü her yer her yerdeydi. Yerde kırılmış bardak parçaları, kırılmış çöp kovasından sarkan yumurta kabukları, yerdeki beyaz halının üzerinde oluşmuş sarı lekeler ki bu lekeler kesinlikle yumurtaydı ve son olarak da elinde yanmış ekmeklerle bana sırıtan Bora vardı karşımda.

“Hiç bana öyle bakma. Hiç iyi bir ev sahibi değilsin. Bu yüzden kendi kahvaltımı kendim hazırlıyordum.”

Kaşlarımı çatarak,

“Kahvaltı mı hazırlıyordun yoksa mutfakla savaşa mı giriyordun?” dedim.

“Abartma. Alt tarafı birkaç şey ters gitti o kadar” dediği anda dirseği tezgahın üzerinde duran bardağa çarptı ve bardak yere düşüp kırıldı.

“Tamam çoğu şey yolunda gitmemiş olabilir” dedi Bora.

Dayanamayıp gülmeye başladım. Gülmekten gözümden yaş geliyordu. Bora da bana şaşkınca bakıyordu.

“Neye gülüyorsun?”

Kollarımı iki yana açıp,

“Sence” dedim.

“Abartma”

“Abartma mı?”

Kafasını kaşıdı.

“Kabul mutfak baya dağıldı” dedi ve gülmeye başladı.

“Hayır yani beceremiyorsun niye yapmaya çalışıyorsun?”

“Acıktım. Sende maşallah güzellik uykusuna yattın sanki. Saat kaç oldu kalkmadın.”

Mutfakta asılı olan saate baktım. 13.45’di.

“Ne var saatte? Daha erken.”

“Tabi, tabi. Kargalar daha kalkmadı de mi?”

“Of”

“Oflama, mutfağı toplada kahvaltı hazırla. Misafire böyle mi hizmet ediyorsun sen?”

“Halla, halla bir kere mutfağı sen dağıttın sen toplayacaksın”

“Aman ya toplarız ne var” dedi Bora ve yerde kırdığı bardağın parçalarını toplamaya başladı. Yanına gidip ona yardım ettim. Bora tam son parçayı alırken elini kesti. Yarasına baktığımda eli derinden kesilmişti. Fazla kanıyordu.

“Dur hemen yukarıdan sargı bezini getirip geliyorum” dedim ve yukarıya çıktım. Banyodaki dolabı açıp sargı bezini, pamuğu aldım ve tekrardan aşağı indim. Bora’nın yanına gidip yarasından akan kanı durdurdum. Daha sonra da elini sargı beziyle sardım. Ama elini bırakmamıştım. Eli hala elimdeydi. Birbirimize bakıyorduk. Bora birden titremeye başladı. Bir yandan da terliyordu. Şaşkınca ona bakıyordum. Birden ayağı kalkıp dışarı çıkıp kapıyı çarparak kapattı. Yaptıklarına anlam veremeden yerimde oturmaya devam ettim.

BORA

Kendime küfrederken bir yandan da gaza daha çok basıyordum. Gece’nin yanında krizim tutmuştu. Acaba yoksunluk geçirdiğimi anlamış mıydı? Kendime bir kez daha küfür ettim ve arabayı durdurdum. Sonunda bara gelmiştim. Arabadan indim. Bara girmeden önce barın tabelasına bakıp sırıttım.

Nokta Atış yazıyordu. Bu ismi ben koymuştum. Sonuçta bar benimdi. İstediğim ismi koyardım. Barın içine girdiğimde daha gündüz olmasına rağmen her zamanki gibi doluydu. Bu duruma aldırış etmeden arka tarafa doğru ilerledim. Bar benim olmasına rağmen hiçbir zaman buralarda takılmamıştım. Her zaman arka taraftaki odamda kafayı buluyordum. Yine o odama gittim. Masanın arkasındaki sandalyeye oturdum ve çekmeceyi açtım. Çekmeceden birkaç tane hap çıkardım ve bardağa viski koydum. Bunlar bana yetmezdi ama ilk defa canım istemiyordu. Sadece krizimi geçirmek için birkaç bir şey içtim. Daha sonra bardan çıkıp arabama bindim. Sahilde durdum. Arabadan çıkıp yürümeye başladım. Hava kararmıştı. Yürürken  tanıdık bir yüzle karşılaştım. Gece’nin babaannesiydi. Yanındaki adamlarla bir şey konuşuyordu. Fark ettirmeden onlara iyice yaklaştım ve konuşmalarını dinledim. Gece’nin babaannesinin konuştuğu adamın ağzından tek bir cümle duydum.

“Demek bir torunun var.”

Temiz Kalan Tek SayfaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin