Alex

73 4 0
                                    

              John hem koşuyor, hem de benimle konuşuyordu. Bana yaşamamı, onları bırakmamamı söylüyordu. Ben onların öldüğünü sandığım zaman içinde hep beni aramışlardı. Onun düşüncelerini okuyup çektiği acıyı anlıyordum. Bu acıyı ben de çekmiştim. Hareket edip ona yaşadığımı göstermeyi isterdim. Anlaşılan Merida yaptığı büyüyle kalp atışlarımı da yavaşlatılmıştı.

               Birden durduğumuzu hissettim. Bir kapının sertçe çalındığını duydum. Bir yandan da Jhon bağırıyordu:
- Alex, aç su kapıyı, çabuk ol!
Kapının açıldığını duydum. Ardından Alex olduğunu tahmin ettiğim kişi konuştu:
- Jhon, sen buraya uzun zamandır birini getirmemiştin. Neler oluyor?
Jhon:
- Vakit kaybetme, sonra anlatırım, dedi ve beni diğerinin kucağına verdi. Az sonra yumuşak bir yataktaydım. Etrafta ağır bir hastane kokusu vardı. Birden bir acı hissettim, anlaşılan yaramı dikiyorlardı.

                 Yaramı dikmeyi bitirince uzun bir sessizlik oldu. Ben bu süreyi merak içinde geçirdim, bu Alex kimdi? Sonunda Alex konuşmaya başladı:
- Jhon, bana burada neler olduğunu anlatacak mısın? En son kavga ettiğimiz günden beri buraya birini getirmemiştin. Bu kim?
Ben Jhon'un kim olduğumu söylememesi için büyük bir umut beslerken Jhon cevap verdi:
- Tanımıyorum. Ormanda buldum. Onu o halde görünce Jennifer'ı hatırladım. O kurtulamadı ama bir insan da olsa başka biri kurtuluşun istedim. Aklıma da ilk sen geldin.
- Anlıyorum. Madem onu buraya getirdin o uyanmadan bana huzur yok.
- Sağol dostum.
- O zaman barıştık?
- Biz küsmedik Alex. Sen şu kızı bir kontrol et, bir sorun varsa bilelim. Anladın sen onu.
- Anladım Jhon, anladım, dedi Alex. Düşüncelerini okuduğumda ise biraz ürktüm. Benim kim olduğumu anlayabilirdi. "Bu kız kim acaba? Ormanda ne yapıyordu? Niye yaralandı? Onu kim yaraladı?" Alex işte bu sorulara yanıt arayarak yanıma geldi. Göz reflekslerimi kontrol etmek için parmaklarıyla gözlerimi araladı, ışık tuttu. O an gözlerimi kapatmak istedim ama  biri kıpırdatmadan kıpırdayamıyordum. Kısa bir anlığına ışığı çektiği zaman Alex'i gördüm. Yakışıklı biriydi, sonuçta kurt diye düşündüm. Işığı çekip gözüme baktı bir süre, sonra da mırıldandı:
- Çok güzel.
- Güzel olan ne, diye sordu Jhon. Sesinde "sahiplenme" duygusunun baskın bir tonu vardı.
- Gözleri, dedi Alex. Bir anlık boşluğuna denk gelmiş olmalı diye düşündüm. Sesinde "hayranlık" duygusu ağır basıyordu.
- Derken, diye sordu Jhon.
- Yani göz refleksi, diye düzeltti Alex.
- Öyle olsun.
- Öyle zaten Jhon.
- Sen bu kızı beğendin mi yoksa?
- Yani, çirkin olduğu söylenemez.
- Bana bak Alex, bu kızdan uzak dur.
- Niye ki?
- O bir insan Alex.
- İnsansa ne olmuş? Ama sen göz koyduysan başka.
- Ne göz koyması be. Sadece o bir insan ve sen bir kurtsun. Kavga ederseniz bir şey yaparsın kıza. O yüzden diyorum.
- Öyle olsun. Ben pek inanmadım ama neyse.
- İnanıp inanmamak sana kalmış.
- Bu kızı nerede buldum demiştin.
- Ormanda.
- Bana yalan mı söylüyorsun sen?
- Niye bundan şüphelendin?
- Bak Jhon. Bileklerine dikkat ettin mi? Bildiğin kesikler var, ayrıca kolları morarmış, sağ gözü hafif şişmiş ve gözleri kızarmış. Yüzündeki yarık desen... Senin anlayacağın bunlar ormanda alınabilecek yaralar değil.
- Ben de bilmiyorum oğlum. Kız ormanda öyle baygın yatıyordu.

                Alex yanıma geldi, birkaç saniye sonra sağ bileğimde çırpınırken açtığım yarada hafif bir acı hissettim. Soğuk bir pamuğun tenime değdiğini hissediyordum. Jhon sordu:
- Ne yapıyorsun?
- Yarayı temizliyorum, sonra bir kremle ovacağım, dikmek için çok küçük yara bandı için de büyük bir yara o yüzden saracağım. Başka bir sorun var mı ya da elime ayağıma dolaşmayı kesmeyi düşünüyor musun?
- Tamam tamam, çekiliyorum, diyen Jhon sanırım birkaç adım gerilemişti.
Alex dediği gibi bileğimi ovmaya başladı. Bu gerçekten rahatlatmıştı. Sonra da bileğimi sardı. Aynı işlemleri ayak bileklerim ve sol bileğime de yaptı. Sonra sağ kolumda bir acı hissettim, ardından Alex'in sesini duydum:
- Sen sormadan söyleyeyim: ağrı kesici veriyorum. Belki ağrısı vardır.
- Peki.

                Alex benim başımdan çekildi ama beni izlediğini hissedebiliyordum. Jhon ile sohbet ediyorlardı.
- Eee Jhon, kraliçe nasıl?
- Ne bileyim ben? Bekçisi miyim?
- Tamam tamam sinirlenme de bekçisisin tabi.
- Pardon. Biraz haksız bir çıkış oldu. O da muhtemelen iyidir.
- Muhtemelen derken?
- Bilmiyorum ki. İki gündür yanına gitmiyorum.
- Niye?
- Layla işte. Kavga ettik. Ben de ona inat gitmiyorum kraliçenin yanına.
- Sırf Laylayla kavga ettin diye kraliçenin yanına mı gitmiyorsun?
- Evet. Aklım hep orada ama Layla'nın inadı işte. Zaten en başından beri onunla görüşmemizi, sürekli yanında olmamızı reddediyor.
- Onunki de akıl ha. Siz onun koruyucularısınız, her saniye yanında olacaksınız tabi.
- Neymiş efendim, bizi ölen ailesinin yerine koyarsa biz öldüğümüzde doğru kararlar veremezmiş, yas tutarmış falan işte.
- Peki kraliçe öyle biri mi? Yani sizi ailesi yerine koyar mı?
- Sana kraliçenin nasıl biri olduğunu söyleyeyim: Jennifer gibi biri.
- O kadar iyi kalpli, saf, masum, cesur, deli, şefkatli, merhametli, tatlı, deli dolu, düşünceli, zeki, kararlı, gerekli durumlarda ciddi onun dışında neşeli, dert dinleyen, değer veren, fedakâr biri mi? Onun kadar mükemmel mi?
- Evet. Jennifer öldükten sonra başka birini onun yerine koyabileceğim aklıma gelmezdi ama... Sanki Jennifer ölmünce onun ruhu Siana'ya geçmiş.
- Vay be! Peki sizinle arası nasıl?
- Çok iyi. Antonie ile biraz tartışıyorlar ama Antonie'yi biliyorsun işte. Birini koruması gerekince tam bir kütük. Yasaklar koymaya çalışır, kontrol altında tutmak ister.
- Kraliçe de bunlara gelemez. Bana onun Jennifer'a benzediğini söyledin. Peki öyle biri başkaları üzerinde otorite kurabilecek mi?
- Çok da iyi kuracak.
- Haklısın.

                Onlar odadan çıktığında düşünmeye başladım. Jhon bana bu kadar değer veriyor muydu ya da ben bu değeri hak ediyor muydum? Layla gerçekten onların benim yanımda bulunmasına karşı mıydı? Jennifer denen kız kimdi? Aklımda bunlar gibi bir sürü soru vardı ama en önemlisi şuydu: Alex kim?

Yeni Bir Hayat: İnsanüstü KraliçeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin