Jhon ve Mira Karşılaşıyor

145 13 4
                                    

Mira'nın ağzından
      İçim hiç rahat değildi. Ben de Yıldız'ın evine gittim. Kapıyı birkaç kez çaldıktan sonra açmaya geldi. O kapıyı açar açmaz burnuma enfes bir kan kokusu doldu. Boğazım yanmaya, diş etlerim acımaya başlamıştı ama kendimi tutmak zorundaydım. Beni içeri davet etti. Ben:
- Yaralanmışsın, dedim.
- Evet. Başımın arkasından. Biraz büyük galiba.
- Neler oldu?
- Asıl sana neler oluyor?
- Ne oluyor ki, derken dilim uzayan vampir dişlerime çarptığından peltek bir şekilde söylemiştim.
        Galiba bir şeyler söylüyordu ama vampir kulaklarım sadece kalp atışlarına ve damarında dolanan kanın çıkardığı sese odaklanmıştı. Burnuma dolan kan kokusu gittikçe artıyordu ve ben galiba kontrolü kaybetmeye başlıyordum.
Yıldız'ın Ağzından
        Mira'nın dişleri uzarken gözleri de bordo olmuştu. Üst köpek dişleri uzayınca Mira ne kadar korkunç görünüyordu öyle. Hızla üzerime atladı. Beni yere düşürmüştü ve başımın yaralanan kısmını sert bir şekilde çarpmıştım. Ben başımı tutarak acıyla inlerken o da boynunu tutup acıyla inlemeye başladı. O sırada kapıdan içeri biri girdi. Bu Jhon'du. İyi de niye gelmişti. Belki de "İmdat" diye bağırdığı- mı duymuştur. O sırada Mira boynunu tutarak ayağa kalktı. Gözleri eski rengine dönmüştü, dişleri de eski halini almıştı. O sırada Jhon onu yakasından tutup havaya kaldırdı ve pencereden dışarı attı. Kendisi de peşinden gitti. Neler oluyordu?
Jhon'un Ağzından
         Bir kan emici kraliçenin evine girmişti. Ben onu fırlattığım ormana girdim ve bağırmaya başladım:
- Seni iğrenç kan emici! Söyle kraliçeye ne yaptın!!!
- Ben bir şey yapmadım!
- Seni dişlerin çıkmış bir halde buldum! Söyle ne yaptın!
Gözleri boynuma kayınca bir an bana da saldıracağını sandım. Ama öyle olmadı. Bana dönüp:
- Sen bir yardımcısın, dedi.
- Bu bir şey değiştirmez! Kraliçeye ne yaptın!
- Ben de bir yardımcıyım, sadece bir gündür hiç kan içmedim ve kan kokusu beni ele geçirdi.
- Yeni dönüşmüş bir vampir gibi davranma! Senin bir usta olman gerekiyor! Bordo öyle kolay olunmaz!
- Bak ben üç aylık bir vampirim tamam mı! Sanki sen 500 yaşındasın! Yaşlı bir kurt gibi davranma!
- Ben zaten 500 yaşındayım! Sen nasıl bordo olursun? Üç aylık bir vampir bordo olamaz!
- Sen de gördün, derken gözlerinden pişmanlık akıyordu.
- Sana öyle sert olmamalıydım. Afedersin, dedim.
- İyi ki öyle sert olmuşsun. Yoksa kraliçeyi öldürecektim.
- Ben hâlâ senin işaretini göremedim, dedim. O salmış olduğu saçlarını eliyle topladı ve boynundaki işaret ortaya çıktı. Haklıydı, bir yardımcıydı. Bana dönüp:
- Beni vampir yüzümle gördü. Hafızası silinmeli, dedi.
- Bunu yapabilecek tek kişi sihir koruyucu ve onu tanımıyoruz bile. Bunu nasıl yapacağız acaba?
- Kendi adına konuş, dedi ve telefonunu çıkarıp birini aradı. Ona olanları anlattı. Daha sonra kalktı ve kraliçenin evine gitti. Ama kapıyı bir türlü açamıyordu. Daha sonra son bir kez denedi ama bu sefer eli yanmıştı. Elini çekerken kendi kendine " Hadi ama! Mine mi!" diyordu. Ben mineden etkilenmiyordum bu yüzden bir kez de ben denedim. Ama bu sefer kurt boğanla karşılaştım. Ona dönüp:
- Bunu nasıl, cümlemi bitiremeden araya girdi:
- Sihir. Sihir yapıyor.
- Bu mümkün değil.
- Mümkün. Sana sonra anlatırım,dedi ve kapıyı tekmeleyerek açtı. Kraliçeyi zorla kucakladı ve bir arabaya bindirdi. Kendisi şoför koltuğuna, ben de ön koltuğa oturdum. Bir ormana gittik. Orada bir kulübe görünce hemen indi. Daha sonra kraliçeyi benim kucağıma koydu ve:
- Ben avlanmalıyım, sen onu şu kulübeye sok. Layla onun hafızasını silecek. Bayılacak ve sen onu bu arabaya getireceksin. Sonra evine götür ve oradan kaç. Daha sonrasını ben hallederim,dedi.
Ben aynen onun dediklerini yaptım ve işim bitince gittim.
Lütfen oy ve yorum😊😊

Yeni Bir Hayat: İnsanüstü KraliçeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin