Kurtuluş

108 8 0
                                    

     Layla kapıyı açtı ve gözü ilk olarak Yıldız'a takıldı. Sonra bana şüpheli bir şekilde baktı. Kapının önünden çekildi ve bizim girmemizi bekledi.
     Ben hemen Yıldız'ı bir koltuğa yatırdım. Layla bana "ne oldu" der gibi baktı. Ben de tüm olanları anlattım. Layla beni dinledi ve:
- O zaman kolundaki yara, dedi. Bu bir soruydu aslında.
- Bilmiyorum, dediğim gibi. Ben hamleyi yapınca kolu yoktu, bayılmıştı. Sonra yarayı bir daha görmedim, dedim.
- Bir saniye, dedi. Yıldız yine sayıklıyordu. Bu sefer "Layla" diyordu. Layla hemen yanına gitti. "Buradayım" dedi. Yıldız"özür dilerim" diyince şok oldum. Niye özür diliyor ki? Layla bana başıyla diğer odayı işaret etti. Ben hemen çıktım. Yine de içeriyi dinlemekten kendimi alıkoymadım. Layla:
- Biliyor mu, dedi.
- Bilse... Kanımı ikinci kez içmezdi, dedi Yıldız. O an kanını ikinci kez içtiğime gerçekten pişman oldum; ama karşı koyamadığım bir kanı vardı.
- Boynun ve sırtın, dedi Layla.
- Bilmiyorum, diyen Yıldız'ın sesi bile yorgun geliyordu. Kansızlıktandır o.
- Dur, şu yaraları halledelim, dedi Layla ve birkaç anlamadığım kelime söyledi, ardından da büyük bir ışık patlaması oldu.
         Layla kapıyı açtı. Yıldız karşımda duruyordu. Sapasağlam hem de. Başımı önüme eğdim ve:
- Afedersin, sen yapma demene rağmen kanını ikinci kez içtim. İlk içtiğim zaman da fazla kaptırdım kendimi ve sen bayıldın, cam kırıklarını​n üzerine düştün. Eğer yaralanmasaydın vampir sokağından geçerken boynunda ayrı bir yara açılmayacaktı çünkü bir vampir gelip kanını içemeyecekti. Sonra ben de kanını içmezdim. Bir günde üç defa hem de aynı saat içinde kanı içilen ve canlı kalan bir insan hiç görmedim. Ben, hepsi benim yüzümden, dedim.
- Ne kadar çok konuştun. Benim için sorun değil, dedi.
- Cidden mi, dedim. Aklından geçenleri söylemesini sağlamak için özel gücümü kullandım.
- Aslında benim kim olduğumu bilse böyle bir şey hiç olmazdı ama bilmiyor değil mi. Zaten ölmek istiyorum, keşke ölseydim, dedi birden. - Ne, dedik Layla'yla aynı anda.
- Ben daha demin her şeyi sesli söyledim, değil mi?
- Evet, öyle oldu, dedim.
- Sen yaptın, dedi. Bir kez daha şok oldum. Bu kız benim hakkımda çok fazla şey biliyor.
- Nereden biliyorsun, dedim.
- Senin özel gücün, dedi.
- Bunu sormadım, dedim.
- Bana hesap mı soruyorsun, dedi.
- Hayır, dedim.
- İyi, dedi ve oturdu.
- Mira, dedim. Layla:
- O konuda normalde eğer getirdiğin kişi normal bir insan olsaydı işimiz zor olacaktı; ama sen çok farklı kişi getirdin. Nasıl ikna ettin bilmiyorum; ama bu konuda Mira'yı bulmak Yıldız'a düşüyor, dedi.
Yıldız:
- Ne, diye bağırdı.
- Ne yapacağınızı biliyorsunuz, dedi ve ortaya bir kağıt çıkardı.
- Hey, burada ne olduğunu biri bana da anlatsın, dedim.
- Sus, dedi Layla.
- Daha kolay bir yolunu biliyorum, diyen Yıldız'a baktım.
- Nasıl, dedim.
- Bana Mira'nın bir eşyası lazım, dedi.
        Vampir hızını kullanarak eve gittim. Mira gittiğinden beri hiç odasına girmemiştim. Odaya girdim ve Mira'nın yastığına baktım. Bir tel saç vardı. Belki yetmez diye bir de bileklik alıp evden çıktım. Hızla Layla'nın evine gittim. Bu iş yalnızca bir dakikamı almıştı ki normalde benim on dakikamı almalıydı. Bunun içtiğim kandan olduğunu düşündüm. Bu kanda ve bu kızda bir şey var;ama... Yıldız ben gelir gelmez yerinden kalktı. Ben eşyaları vermek için ona doğru gidecektim ki birden ikisi de havalandı. Yıldız'ın eline düştüler. Ben ne olduğunu kavrayamadan Yıldız bana doğru geldi:
- Elini ver, dedi. Ben bana uzatılan eli tuttum. Diğer tarafta Layla vardı. Birden kendimi bir sokakta buldum. "Buradaki insanlar bizi görmedi mi yani" diye geçirdim aklımdan.
- Bizi göremezler, dedi Yıldız. "Sanki aklımı okudu" diye düşündüm. Sonra kendi kendime "saçmalama Uzay" dedim.
- Evet aklını okudum, dedi Yıldız. Daha sonra bana döndü.
- Nasıl, diyebildim sadece.
- Bu işi sonra hallederiz, dedi. Birkaç kelime mırıldandı.
- Bu ne sihri, daha önce hiç duymadım, dedi Layla. Ne yani sihir koruyucusunun bilmediği sihir yoktur. Her sihri bilir.
- Benim yeni bulduğum bir sihir. Şu anda buldum. Bu sihir bizi Mira'nın görmesini ve bizim kokumuzu almasını sağlayacak, dedi Yıldız.
- Sonra nasıl iyileşecek, dedim.
- Benim kanım sayesinde, dedi Yıldız tereddütsüz. Ne yani hiç canı yanmıyor mu bu kızın, ya da ne bileyim korkmuyor mu? Yani ölebilir.
- Evet, çok canım yanıyor, hatta çok korkuyorum. Belki kontrolü kaybeder ve ölebilirim bunu ben de biliyorum, dedi Yıldız.
- Benim aklımı okumayı kes, dedim.
- Elimde olan bir şey değil. Kontrol edemiyorum. Sadece duyuyorum, dedi.
- Kanını nasıl akıtacağız, dedi Layla. Yıldız bana döndü, ne yani onu ısırayım mı, yine. Ya ben kontrolü kaybedersem?
- Böyle bir şey olmayacak, sadece ısır ve çekil, büyük bir yara olmalı. Hatta boynumda olsa daha iyi olur, dedi.
- Emin misin, dedim.
- Evet, dedi ve boynunu kaplayan saçları çekti. Başını öteki tarafa doğru yatırdı. Bu sayede daha kolay ısırmamı sağlayacaktı. Ben dişlerimi çıkardım ve boynunu boydan boya yardım. Canının yandığını hiç belli etmese de gerginleşen damarları onun yerine belli ediyordu. Mira kan akmaya başladığı an bize doğru döndü. Hızla yanımıza geldi ve Yıldız'ın boynuna boynuna yapıştı. Kanı içtikçe gözleri eski maviliğine kavuştu ve kucağına yıkılan Yıldız'ı tuttu. Neler olduğunu hatırlıyordu. Bu da galiba içtiği kandandı.
        Artık kurtulmuş bir kardeşim vardı. O kurtuldu. Yıldız bayıldı. Onu niye umursadığımı bilmiyorum bile. Belki de ondan hoşlanıyorum, belki de arkadaşça seviyorum.
Selam canlarrrr. Nabersiniz, bölüm nasıldı? Okunma sayısı az ama bu da geçer herhalde. Yani umarım 😊😊

Yeni Bir Hayat: İnsanüstü KraliçeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin