İlk Cinayetim

84 5 0
                                    

      Ben yatakta dönüp dururken Jhon'un telefonunun çaldığını duydum. Bir anda kulak kesildim, Jhon telefonu açtı:
- Bir gelişme mi var?
- ...
- O zaman niye arıyorsun lan!?
- ...
- Diğerlerinin de haberi var mı bu olaydan?
- ...
- En azından onu doğru yapmışsın.
- ...
- Ayıp falan olmuyor Victor! Ben sana yapacağımı bilirdim de... Sen Siana'ya teşekkür et, onun sayesinde seni öldürmedim!
- ...
- Neyse, kapat telefonu, ufaklık beni dinliyor sanırım. Sonra konuşuruz.
- ...
- Kim olacak lan! Siana işte.
- ...
- Derim, ufaklık da derim, kardeşim de derim! O senin gibi işe yaramazın birini bile abisi gibi görürken beni mi abisi saymayacak!
- ...
- Kapat lan!

      O an hemen kapıya arkamı dönüp, gözlerimi kapattım. Uyuyormuş numarası yapmaya başladım. Jhon yavaşça kapıyı açtı, bir süre beni izledi sonra da sessizce seslendi:
- Siana.
Cevap vermedim.
- Numara yapmayı kesebilirsin ufaklık, uyanık olduğunu biliyorum.
Yine cevap vermedim.
- Beni gizlice dinlediğin için sana kızmayacağım bak. Söz veriyorum ama eğer bu numarayı hemen kesmezsen kızmayacağıma söz veremem.
Ben yine cevap vermedim. Jhon aniden ayağa kalktı ve hızla gitti, sonra geri geldi. Gidip gelmesi en fazla üç saniyesini almıştı. Birden başımdan aşağı su döktü. Ben anında ayağa fırladım ve sanki yeni uyanmış gibi:
- Daha düzgün uyandırabilirdin Jhon, şu halime bak, sırılsıklam oldum.
- Eğer gerçekten uyuyor olsaydın seni böyle uyandırmazdım ufaklık ama sen zaten uyanıktın.
- Hayır değildim, derken ayağa kalktım ve ellerimi belime koydum.
- Abiye yalan söylenir mi?
- Ben yalan söylemiyorum. Kardeş yalancılıkla suçlanır mı?
- Bir de üste mi çıkmaya çalışıyorsun, dedi ve yanıma geldi, benden bir karış uzundu ve bana tepeden şöyle bir baktı.
- Sen boy avantajını kullanıyorsun. Bu haksızlık, zaten kısa boyluyum!
- Sen de şirinlik avantajını kullanıyorsun. Bu da haksızlık zaten odun gibi görünüyorum, dedi. Ben gülmeye başladım, sonra üzerimi sihirle kuruttum ve:
- Aslında, seni dinliyor da olabilirdim.
- Bak sen şuna!
- Ama azıcık ucundan dinledim sadece, dedim ve tatlı bir ifadeyle yüzüne baktım.
- Bu kadar şirin olmasan ben sana yapacağımı bilirdim, dedi.
- O zaman iyi ki bu kadar şirinim, dedim ve hafifçe gülümsedim.

      O sırada belimde bir ağrı hissettim. Bu kuvvetli bir ağrıydı ve nedenini tahmin etmek zor değildi: Alex'e bir şey olmuştu ve muhtemelen beyaz ay kurdu zehri taşıdığım için bunu hissediyordum. Acıyla yüzümü buruşturdum. Elim belime gitti. Jhon endişeli bir şekilde sordu:
- Ufaklık, iyi misin?
- Ben iyiyim ama halletmem gereken bir işim var. Çok acil bir iş.
- Hadi o zaman gidelim. Ben Antonie'ye de haber vereyim.
- Hayır! Bu yalnız yapmam gereken bir iş.
- Neymiş bu iş?
- Özel bir iş abicim özel bir iş.
- Olmaz, ben de gelmek zorundayım. Seni tehlikeye atamam.
- Bu tehlikeli bir iş değil. Ayrıca bu işi yaparken bir arkadaşım da yanımda olacak ve bu arkadaş çok güçlü bir arkadaş, bir şey olursa ve çok küçük bir ihtimalle ben kendimi koruyamazsam beni koruyabilecek bir arkadaş bu.
- Kimse seni bizden iyi koruyamaz.
- Bu sihir yapabilen bir arkadaş.
- Layla da benimle olacak desene ufaklık.
- Ne Laylası ya! Layla falan yok! Zaten benim başıma ne geldiyse onun yüzünden geldi!
- "Sihir yapabilen bir arkadaş" dedin.
- Bu arkadaş özel biri. Sihir yapabiliyor ama Layla değil, ben de değilim.
- Eğer bir şey olursa kendini tehlikede hissedersen bana bir işaret yolla.
- Tamam, eğer bir sorun çıkarsa tılsımla sana işaret yollayacağım.
- Nasıl?
- Böyle, dedim ve tılsımımla tehlike sinyali gönderdim. Bu sadece Jhon'a gönderdiğim bir sinyaldi, onun tılsımı parlayınca hayretle sordu:
- Bu nasıl oldu? Bize bundan niye bahsetmedin?
- Unutmuşum, dedim ve başımı yere eğdim.
- Tamam, nereye gidiyorsun?
İçgüdülerim ve beyaz ay kurdu hislerim bana ormana gitmemi söylüyordu:
- Ormana gideceğim, dedim.
- Benim de orman yakınlarında bir işim vardı zaten. En ufak bir sorunda bana haber ver.
- Benim kokumu alamayacağın bir uzaklıkta olacağına söz ver.
- Söz.

     Ben anında kendimi ormana ışınladım. Veee bam! Alex orada yerde yatıyordu, yarası vardı ve acı içinde kıvranıyordu. Bir adam da ayağıyla Alex'in göğsüne bastırıyordu. Ben hızla adama yöneldim, beni fark edebilecekleri bir mesafedeydim, aramızda en fazla bir metre vardı. Sinirle konuştum:
- Hemen ondan uzaklaş!
Adam ukala bir tavırla bana baktı:
- Uzaklaşmazsam ne olur? Tokat mı atarsın?
- Siz avcılar kendinizi çok güçlü sanıyorsunuz değil mi?
- Avcı mı? Beni sıradan bir avcı mı zannettin?
- En fazla büyücüsündür! Ondan uzaklaş!
- Uzaklaşmazsam ne yaparsın?!
Bunu duyunca gözlerim parladı. O sırada Alex seslendi:
- Siana! Sihir ona, dedi ama o cümlesini tamamadan ben acı sihri yaptım. Adam Alex'in yanından ayrılıp birkaç adım yaklaştı ve kollarını açarak şöyle dedi:
- Arkadaşın seni uyarmaya çalıştı, keşke dinleseydin. Bana sihir işlemez!
Ardından sağ bileğini salladı. Dikkatli bakınca orada bir bileklik gördüm. Bu Merida'nın bileğindekiyle aynıydı. Bunu eğer olur da ben bir sihir yapmayı başarabilirsem diye takıyordu. Şimdi ise bileklik bu adamdaydı. Demek ki Alex'in bir beyaz ay kurdu olduğunu biliyordu ve hazırlıklı gelmişti. Ben bunları düşünürken adam bir büyü yaptı. Bunun üzerine ben de onun gibi kollarımı açarak ukala bir şekilde konuştum:
- Ne yazık ki bana da büyü işlemiyor.
- Nasıl?
Adam korkmuş ve şaşırmıştı.
- Acaba sana büyü işliyor mu, dedim ve beni esir aldıkları zamanlarda Merida'nın bana yaptığı acı büyüsü geldi ve onu yaptım. Adam acı içinde kıvranmaya başlayınca bir kahkaha attım ve :
- Şuna bak, büyü işliyormuş, dedim. Ardından Alex'in yanına koştum. Elimi yarasına bastırmadan önce yaraya baktım. Etrafı ıslaktı. Bu da Kurtboğan kullandıkları anlamına geliyordu.

      Ben dikkatimi Alex'e verince büyü bozulmuştu. Bir silah sesi duydum. İki parmağımı havaya kaldırdım, mermiyi bu şekilde durdurmuştum. Arkamı döndüm. Mermi az kalsın bana isabet ediyormuş. Adama baktım:
- Bunu yapmayacaktın işte dedim ve mermiyi çok hızlı bir şekilde onun kalbine gönderdim. Mermi arkadan çıkınca da onun yanına gittim, mermiyi yerden aldım, gözlerinin önünde gezdirdim, o ölmeden önce birkaç saniyem vardı. Kulağına eğilip fısıldadım:
- Eğer daha fazla vaktim olsaydı seninle biraz daha uğraşırdım ama ne yazık ki vaktim yok.
Taktığı bilekliği aldım ve Alex'in yanına gittim. Bizi onun evine ışınladım. Ben uyandığımda kendimi bulduğum hasta yatağında şimdi Alex yatıyordu. Hızla telekinezi yaptım. Su, bez ve benzeri gerekli eşyaları getirdim. Şu anda bir güç patlaması yaşıyordum, bu patlamaların sonunda genelde bayılırdım, hatta şimdiye kadar ayakta kalabilmem bile bir mucize idi. Yüzde altmış beyaz ay kurdu olmasam şimdiye yerde baygın yatırıyor olmam gerekirdi. Hele o büyüyü yaptıktan sonra...

      Alex'in yarasını temizledim ve yara hızla kapanmaya başladı. Ben yarayı dikmek istesem de Alex buna izin vermedi:
- Buna gerek yok. Birazdan kapanır.
On beş saniye sonra yara kapandı. Ben tam Alex'e bir bardak su getirmek için telekinezi yapacaktım ki birden başım döndü, sendeledim. Alex beni tutmasa düşecektim. Beni yavaşça bir koltuğa oturttu ve sordu:
- Siana, iyi misin?
- İyiyim, sadece biraz fazla güç kullandım. Yalnızca başımın dönmesi bile bir mucize, şu anda baygın yatıyor olmam gerekirdi.
- Zehirden olmalı.
- Sayende, ayakta kalabildim.
- Sen bunları boş ver. O adamı nasıl öldürdün öyle!
Alex, hayret ve hayranlıkla bana bakıyordu.
- Nasıl öldürmüşüm ki? Muhtemelen bir hata yaptım değil mi? İşin ustası var yanımda.
- Hayır, hayır hata falan yapmadın. Çok soğukkanlı, çok cesurdun.
- Yani bir hata yok, öyle mi?
- Yok. Bu... Bu... Bu çok mükemmel ve... Ve... Etkileyiciydi. Üstelik bu senin ilk cinayetin. Bu kadar soğukkanlı ve duygusuz olman ayrı bir mucize!
- İlk başta biraz üzülmedim değil ama sonra...
- Sonra onun bunu hak ettiğini, bunu sadece kendini korumak için yaptığını, bunu sadece görevini yerine getirip beni korumak için yaptığını düşünüp rahatladın. Değil mi?
- Nasıl bildin?
- Jhon senin Jeniffer'a benzediğini söyledi. O böyle hissederdi. Sen de böyle hissedersin diye düşündüm.
- Doğru düşünmüssün.
- Her şeyi boş ver! Bu harikaydı! İlk cinayetinde böyleysen ben seni bir savaşta düşünemiyorum, dedi. Bir şey diyemedim ama muhtemelen kızarmıştım. Alex'in aklını okuma kararı aldım. "Tam hayallerimdeki kız. Jeniffer gibi ama ondan daha güçlü ve ondan daha güzel. Jeniffer'a bu kadar benziyorken onu da Jeniffer gibi kardeşim olarak görmem gerekirdi ama o Jeniffer'dan daha güzel, daha güçlü, daha özel ama lanet olsun o kraliçe!"

Yeni Bir Hayat: İnsanüstü KraliçeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin