13. BÖLÜM: "KAN"

25.1K 1.1K 119
                                    

Bu gece her hücrem kan kokacaktı. Bu gece kaniımdan akan kan miladını kutlayacak ve zafere sağlam bir şekilde başı dik yürüyecekti.

Kübra.k

13. BÖLÜM: "KAN"

Hayat ne yazık ki bize istediklerimizi vermediği gibi istemediklerimizi zorla kabullendirerek yaptırıyordu. Özgürlük altında yaptığımız her şey kısıtlıydı aslinda. Bana göre özgürlük olarak gördüğümüz, özendiğimiz her şey kısıtlanmış bir şekilde bize sunulmuş bir alın yazısıydı.

Kapıyı açan Elis ile bir an donup kaldım. Ne yapacağımı unutmuş gibiydim. Onu bu halde görmek düşüncelerimin hatta hayallerimin arasında bile yoktu. Elis beni görmeyi beklemiyor olacak ki birden bana sarılarak ağlamaya başladı
" Ne oldu Elis ne bu halin?" Dedim kısık bir sesle. Patlamış dudağını ve kanayan anlını işaret kast ederek. Tam dudaklarını aralamış konuşacaktı ki gelen ses ile yerimde buz kesildim. Hızla bir ki adım geriye attım kendimi karanlığın kollarına bırakırken biliyordum ki benim üstümü bir çarşaf gibi örtecekti. İşaret parmağımı dudaklarıma götürdüm Elis'in sessiz olması için. Benden önce gelmiş olmalıydılar.

"Bakın burada kim varmış! Bir kaçak." Adam Elisi kolundan tutup içeriye sert bir şekilde çekti bu yaptığıher ne kadar beni sinirlendirsede agresif bir tepki vermemin benimde sonumu bok çukuruna sokacağını çok iyi biliyordum. Çok şükür ki ani reflekslerim sayesinde kendimi kapının ötesinde olan tünelin zifiri karanlığına saklamıştım. Karanlık beni kendi benliğinde sarıp sarmalarken oldukça sessiz bir şekilde soluklanıyordum.

Neler olmuştu burada Elis neden o haldeydi? Ona bunu yapanlar Kaan Salup'un adamları mıydı?

Elisi içeri çeken muhafız kapıyı örtmeden içeri girdi. Hemen pantolonumun arkasına sıkıştırdığım silahı alıp yavaş adımlarla kapıya doğru yaklaştım. Sırtımda ki çantayı oldukça sessiz bir şekilde yere indirip fermuarını açtım. Çantanın içine sıkıştırdığım çakı ile gülümsedim. Diğer silahlara dokunmasan daha iyi olacaktı. İki silahın kontrolünü taşıyabileceğimi sanmiyordum. Çantayı omzuma asarken sessiz adımlarım ile kapıya doğru ilerlemeye başladım. Planlı adımlar atmaya özen gösteriyordum nasıl bir durum ile karşı karşıya kalacağımı bilmiyordum sonuçta.

"Bırakın lan onu." Diyen Yabancı'nın sesini duyunca bedenimi saran o tuhaf titreşim, ruhumu ele geçirmek için büyük bir mücadele veriyordu. Sesinde ki azap tınısı beni sarsarken ilk defa buna şahit oluyordum. Duygularını bile doğru dürüst yansıtmayan adam ses tonunu çok açık bir şekilde dışa vurmuştu.

"Tutun lan şunu kaçarsa hepinizi öldürürüm." Dedi kalın bir ses.

Kapının arkasında durup onları izlemeye başladım. Şuan can almaya jazır bir Azrail gibiydim. Yabancı'nın ellerini arkadan bağlayan muhafızlar onu dizginlemeyi başaramamış olacak ki ayakta olan diğer muhafız da onlara yardıma gitti. Kolundan tutan üç muhafız Yabancıyı kızgın bir boğaya çevirmişti. O kadar sinirliydi ki ettiği edepsiz küfürler kulağımı kapatacağım türdendi, fakat şuan bir elimde silah bir elimde çakı varken kulaklarımı kapatabileceğimi sanmıyordum. Bu yüzden her bir küfrün zihnimin saklı çekmecelerinde yer edinmesine izin verdim. Yerde ağlayarak oturan Esme'ye hiç de acımamıştım istediği kadar ağlayabilirdi. Ellerini yüzüne kapatarak hıçkırmaya başladı vakit gulme isteğim bile gelmişti.

''Lanet olsun size piç herifler.'' Esme'nin hakareti ile başında bekleyen muhafız karnına tekme savurarak onun daha fazla çığlık atmasına neden oldu. İşte bu olmamıştı! Her ne kadar nefret dahi etsem bir kadına bu yapılamazdı.

Şeytan'ın İni +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin