28.BÖLÜM: "GECE"

7.9K 285 129
                                    

"Yaralarımı sarman için seni bekliyordum doktor."

Kübra.K

28.BÖLÜM: "GECE"


Sıcak bulunduğum ortam o kadar sıcaktı ki nefesim bile kesilmeye başlamıştı kolumda kendini belli eden sızı, acı ile yüzümü buruşturmamı sağladı. Zar zor nefes doldura biliyordum ciğerlerime bu sıcaklık yaramın kanamsını sağlayacak türdendi. Gözlerimi kırpıştırarak açmaya çalıştım göz kapaklarım ilk başta biraz zorlansada sonunda gözlerimi aralaya bilmiştim. Yavaş yavaş bulunduğumuz karanlığa alışan gözlerim bir süre sadece tek bir yere odaklandı. Yüzüme tutulan ışık ile ağır bir küfür edip uzandığım yerden hızla doğruldum bu da neyin nesiydi! Işık tutan kişiye bakmak için gözlerimi kısıp "Kimsin?" Diyerek ayağı kalkıp ışığın kaynağına doğru korkusuzca yürümeye başladım. Önce sessiz bir kıkırtı geldi sonra kahkahaya dönüşen bu kıkırtılar ile yerimde durdum. Sesin tanıdık gelmesi ile minik bir tebessüm oluştu yüzümde. Feneri kendi yüzüne tutması ile birden irkilirken "Elisss" diyerek ona kızgınlığımı belli ettim.

Hızla yanıma gelip bana sarıldı. "Seni çok merak ettim Melis, gözüme uyku bile girmedi! bir salise bile seni orda sessiz bir şekilde bıraktım diye kendime o kadar kızgınım ki sana anlatamam." Diyerek ağlamaya başladı. Onu tesselli etmek istemesemde ağlamasına gönlüm razı gelmedi. "Senin suçun yok senin gitmeni ben istedim." Diyerek onu sakinleştirmek için uyuduğum yatakta oturur vaziyette bağdaş kurup ona gülümsedim. Birlikte otururken o hala bana bakıyordu.

"Elis ben en son o geçitte yani sizinkilerin kaldığı yerdeydim." Diyerek ona baktım.

"Hmmm buraya nasıl geldiğini merak ediyorsun?" Diyerek bana sırıtarak bakmaya başladı.

"Evet." Diyerek ona baktım yüzünde ki munzur gülümseme ile gözlerini yana kaydırarak bana baktı.

"Sen uyuya kalmışsın abim'de seni uyandırmaya kıyamamış seni kollarında getirdi buraya. Tamam kıyamadığını söylemedi ama ben öyle düşünüyorum." İmalı sen tonu göz devirme isteğimi artırırken saçlarımı geriye doğru atarak dudaklarımı araladım.  Tam cevap veriyordum ki gelen ses ile anlık irkilme yaşadım.

"Şeyy ben de yanınıza gelebilir miyim?" Kiraz'ın sesini duymam ile olumlu anlamda başımı sallayıp Elise doğru kayıp Kiraz'a da yer açtım.

"Teşekkür ederim." Diyerek utançla yüzünü eğdi.

"Bunun için izin almana gerek yok Kiraz sen ne zaman istersen gel yanımıza, gelmen bizi mutlu eder." Ona bakarak minik bir tebessüm ettim. Kafasını olumlu anlamda sallayıp bize bakmaya başladı. Aklıma gelen sorular ile ikisine bakmaya başladım. "Aslında benim size bir kaç sorum olacak ama soru sormadan cevaplayın lütfen. Soruya karşılık soru istemiyorum." Diyerek ikisine baktım şart koşmam rahatsız olmalarını sağlarken ben verdikleri en ufak tepkiyi hafızama iyice kazıyordum.

Aynı anda "Tamam." Derken oldukça masum görünüyorlardı, bana meraklı bir şekilde bakmayı sürdürdüler.

"Bu kelepçe olayını sormak istiyorum ben sadece Siyah, Mavi ve Kırmızı gördüm mahkumlarda ama bende olan anahtarlarda yedi renk var Siyah, Kırmızı, Kahverengi, Bordo, Mavi, Turuncu ve Gri bunların hepsi ne anlama geliyor?" Aklımda daha bir çok soru vardı ama aklıma sadece bunlar geliyordu. Öncelik tanıdığım sorular aklımda oluşan çoğu gerekli ve gereksiz basit sorulara yanıt olacaktı.

Elis tuhaf bir ifadeyle bana bakıp dudaklarını araladı. "Gri kelepçeli olan Gözcüler yeni gelen kişiler ilk onlara giderdi ya da kaçırırlardı önceden test edebilmek için test dediğim ise şöyle güçlü olanları yanlarına alırlardı diğerlerini ise yani basit ve cılız gördüklerini y öldürür ya da diğer gruplara dağıtırlardı. Gözcülerin elinden kurtulmak nerdeyse imkansıza yakındır. Gözcüler grubuna yeni aldığı kişilerin ölüme ne kadar dayanıklı olduğunu ölçer, çok iyi gözlem yaparlar işte buradan geliyor gözcü kelimesi." Anlattıkları beni dumura uğratırken sessizce dinlemeye başladım.

Şeytan'ın İni +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin