Merhabalar :)
Bol Buse ve Ege'li bölümle geldim umarım beğenirsiniz :)
Bölüm Şarkısı : Tarkan Beni Çok Sev sizce de bu şarkı onları anlatmıyor mu ?
Keyifli Okumalar Efenim :)
***
Düzenlendi***
Günler hızla geçerken nişan telaşları sürüyordu. Herkes hep bir elden bir şeyler yapıyor, eksik gedik ne varsa onları hallediyorlardı.Hatice Hanım ve Selma Hanım her şeyin kusursuz olmasını istiyordu. Anlı şanlı, iki aileye de yaraşır bir nişan olacaktı. Selma Hanım, hiçbir masraftan kaçırmıyor, Buse için her şeyin en güzelini yapıyordu. Nihayetinde Buse onun biricik geliniydi.
Buse ise bütün bu işlerden sıkılsa da o büyük geceyi iple çekiyordu. Parmağına, Ege'nin yüzüğünü takılacağını hayal ettikçe mutlu oluyordu. Nişan hazırlıklarından şikayet etse de Ege'yle bunları yaşamak oldukça güzeldi.
Ege ise sanki ilk defa evleniyormuş gibi heyecanlıydı. Hatta daha da heyecanlı olduğu söylenebilirdi. Buse'nin mutluluğunu gördükçe kendi de mutlu oluyordu. Minik sevdası ile nişanlanacak olması anlatamayacağı kadar güzeldi. Onun o, içten gülümsemesini gördükçe yüreği toy bir gencin kalbi gibi çarpıyordu.
Her şey fazlasıyla güzeldi.
Peki ya Öykü?
Gittikçe Ege'den daha çok uzaklaşıyordu. Genç adam onun bu tavırlarına bir anlam veremiyordu çünkü bir tuhaflık olduğunu seziyordu. Bir delilik yapıp her şeyi mahvetmesinden korkuyordu. Bunu düşünen tek kişi Ege değildi. Buse de aynı şeyleri düşünüyor ancak dile getirmiyordu.
Mutluluklarının bozulmasına ikisi de izin vermeyecekti. Bütün olumsuzluklara rağmen elleri birleşmişken bir daha kimse kolay kolay ayıramazdı. Buna inanıyorlardı.
Eylem ve Selim ise yarın akşam sözlenecekti. Eylem'in ailesi gelmiş ve bayağı olay çıkarmışlardı. Eylem ise çıldırmak üzereydi. Ne yapacağını şaşırmış bir hâldeydi, annesiyle babasıyla uğraşması şöyle kalsın ikiz kardeşleri de kendini dert ediyordu.
Eylül ve Eymen on beş yaşında olan çekilmez iki ergen. Gerek, Eylem'le alay ederek gerek evdeki curcuna yetmiyormuş gibi ayrı ayrı olay çıkararak Eylem'i deli ediyorlardı ve genç kız gerçekten kaçıp gitmemek için kendini zor tutuyordu.
Eylül ablası gibi esmer bombaydı. Karamel saçlarıyla, ela gözleriyle, ergenliğe yeni girmiş hoş bir genç kızdı. Fakat huy olarak Eylem'in tam tersiydi. Ablasının aksine oldukça bilmiş ve şımarık tavırları vardı. Tek isteği özgür bir yaşam sürmekti. Büyümüş olduğunu idda ederek kimsenin kendine karışma hakkı olmadığını savunuyordu. İstediği gibi gezip eğlenmeyi kendine hak görüyor ve kesinlikle ailesinin buna karışmasını istemiyordu. İzmir'e bile aile zoruyla getirilmişti, kendine neydi ki ablasının sözünden, üstelik yarın akşam için giyecek kıyafeti de yoktu. Alışveriş bile yapamamıştı, söz için tek derdi de buydu.
Eymen ise on beş yaşında olmasına rağmen çoktan delikanlı havalarına girmişti. Uzun boylu, yanık esmer tenli, gür kahve saçlı ve yeşil gözlü bir gençti. Yakışıklıydı aslında ancak çekilmez bir ergendi o da. Ablasının sözlenecek olması onu triplere sokmuştu. Şimdi bir eniştesi mi olacaktı? Bunu istemiyordu kesinlikle. Kızlar kendiyle alay ederdi. Kaldı ki ablasını da kimseye öyle kolay kolay veremezdi. Kolay mıydı öyle kız vermek? Böyle konuşarak Eylem'i çıldırtmayı başarıyordu Eymen ve her defasında da ablasının terlik atmasına maruz kalıyordu. Evet, annesi değil ablası terlik atıyordu kendine ve bu kesinlikle anne terliğinden daha çok acıtıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevdam Ege'de ( Mazinin Gölgesi-1)
Romanceİhanete uğramış bir yürek inanır mıydı aşka? Aşksızlığa yemin etmiş bir kalp yeniden sever miydi? Hayatın en büyük acılarını yaşamış bir kız kalbine dokunan ilk kişiye izin verir miydi? Haylaz bir kalbi aşk durdurur muydu? Peki ya geçmiş? Geçmişte...