Bomba gibi bir bölümle döndüüm! Umarım seversiniz ^-^
-Heilyy
"Jongin!" Baekhyun elinde iki salkım üzümle Jongin'in odasına daldığında genç adam irkilerek elindeki kazağı göğsünün hizasında tuttu ve kardeşinin arsız bakışlarla onu seyredip hiçbir şey olmamış gibi yatağına oturup üzüm yemesini hayretler içinde izledi. Jongin'in üzerinde yalnızca siyah pantolonu vardı ve henüz kazağını giyme fırsatı olmamıştı.
"Ne yapıyorsun şu an?" diye çemkirirken saklanacağı bir yer olmadığı için olduğu yerde kazağını üzerine geçirdi Jongin. Baekhyun ise o kısacık anda abisinin kaslarına bakmaya çalışıyordu. İstediği manzarayı elde edemeyince elindeki üzümü Jongin'in karnına fırlattı.
"Ne olur sanki birazcık bana da göstersen. Zaten o kası hangi ara yaptın onu da anlamıyorum..." Bunu söylerken bir eliyle ayva göbeğine vuruyordu. "Sehun'la ikiniz benden gizli çalışıyorsunuz dimi?"
Jongin sıratarak "Evet." diye cevapladı dürüstçe. Bu, kardeşini daha da sinirlendirmişti. Baekhyun saçlarını çekiştirip histerik bir gülüş attı.
"Biliyordum..."
Jongin kardeşinin bu halleriyle keyiflenirken boy aynasının karşısına geçip banyo yaptığı için nemli olan saçlarını eliyle alnına dağıttı. "Bu arada, Sehun nerede?"
"Sence?" Baekhyun'un sesi hala sitemli çıkıyordu. "Bugün Pazar, biliyorsun. Sehun'un klasik Pazar akşamı eğlenceleri işte..."
"Peki bu durum seni niye bu kadar sinirlendirdi?"
"Çünkü beni götürmüyor!" Jongin kahkaha attığında, Baekhyun dehşete düşmüş bir bakışla abisini seyretti. "Komik mi?! Eğleniyor musun?!" Bu, genç adamı gülme krizine sokmaya yetmişti.
"Daldan dala atlar gibi her gün bir sevgili yapmak senlik değil, Baekhyun." dedi Jongin, biraz olsun sakinleşebildiğinde.
"Yani? Gençliğimin en güzel yıllarını yalnız mı geçireyim?" O sırada elindeki üzümleri art arda ağzına doldurduğu için zor konuşuyordu.
"Yani..." dedi Jongin, Baekhyun'u taklit ederek. "Doğru zamanı bekle." Elindeki üzüm çöplerini yatağının kenarında masaya bırakan kardeşini görünce devam etti. "Ve masamı kirletme."
"Sen öyle mi yaptın?" Baekhyun, abisini umursamadan onun yatağına uzandı ve tavanı seyretmeye başladı. Yanan mumlar tavanda kızıl lekeler bırakıyordu. "Yani sen... doğru kişiyi mi bekledin Jongin?"
"Tabi ki..." dedi Jongin. Masadaki sürahiden biraz su doldurup camın kenarındaki koltuğa oturdu ve çıplak ayaklarını kendine çekerek gökyüzünü seyretmeye başladı. Hava, kara bulutlarla kaplıydı. "Gerçi... benimki çocukluk aşkıydı o yüzden çok beklemedim ama doğru olduğuna eminim. Onu görmek beni mutlu ediyor. Cho Hee çok güzel bir kadın."
Odada bir an sessizlik oldu. Baekhyun konuşmak istedi ancak bunu abisine söylemenin ne kadar doğru olacağını bilmiyordu. Sonra "Jongin," deyiverdi bir anda. "Yanlış anlama ama... Cho Hee'nin senin için doğru kişi olduğuna inanmıyorum."
Jongin bakışlarını gökyüzünden çekip Baekhyun'a döndü. "Ne demek istiyorsun?"
"Yani... birinin doğru kişi olduğunu anlamak için sadece onu görünce mutlu olmanın yetmediğini anlatmak istiyorum. Mesela..." Baekhyun da bakışlarını tavandan çekip Jongin'e baktı. "Mesela Cho Hee'nin sana ihanet ettiğini farz edelim. Onu affeder misin?"
"Cho Hee öyle bir şey yapmaz, Baek." Baekhyun göz devirdi.
"Yalnızca farz et işte... Affeder misin, affetmez misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
a n é m o n e
FanfictionÜlkesini canı pahasına korumaya and içmiş Kanaeki kralı, Kim Jongin. Acımasız, güç düşkünü ve bir o kadar da kudretli Kayra kralının biricik prensesi, Choi Aera. Taht savaşları arasına sıkışıp kalmış çocukluk aşkları, kanlı oyunlar, gizli arzular...