Ülkesini canı pahasına korumaya and içmiş Kanaeki kralı, Kim Jongin.
Acımasız, güç düşkünü ve bir o kadar da kudretli Kayra kralının biricik prensesi, Choi Aera.
Taht savaşları arasına sıkışıp kalmış çocukluk aşkları, kanlı oyunlar, gizli arzular...
Kısa bir bölüm olduğunun farkındayım, sınav dolayısıyla parça parça yazdığım için kafam karıştı. Birazcık da canım sıkkın, o yüzden de zorlamadım açıkçası. Bir sonraki bölümü daha kısa sürede yazmaya çalışacağım ^^
Düşüncelerinizi sabırsızlıkla bekliyorum. İyi okumalar❤️
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Çok fazla hain var."
Önüme düşen kızıl tutamları kulağımın arkasına sıkıştırdım ve hemen kenarında oturduğum büyük çalışma masasının ortasındaki listeyi işaret ettim Jongin'e bakarak. Yüzüme bakmadan parmaklarımı takip etti ve gösterdiğim isimlere baktı. Anlaşma yaptığımız o geceden bu yana hep böyleydi, yüzüme bakmıyor, beni görmezden geliyor ve anlaşmadan bağımsız hiçbir konuşmaya girmiyordu benimle.
Pekala, bunu ben istemiştim ama istediğim bana küsüp çocuk gibi davranması falan değildi. Başımı iki yana salladım. Kimi kandırıyordum ki, Kim Jongin kral dahi olsa on yaşında bir çocuktan farksızdı.
"Bunların hepsi babamla münasebeti olan insanlar." diye mırıldandım. Çatılı kaşlarla isimlere bakarken iç çekti hafifçe.
"Tümünü aynı anda görevden çıkaramam. Ülkeye ihanetten yargılanmaları için kanıt bulmak gerekir."
Başımı salladım. Tek kanıt bendim ve bu da kanıt yok demekle aynı şeydi. Hem ben çıkıp bunu itiraf etsem bile düşman krallığın prensesi olduğum için Jongin'i kandırmaya çalıştığım söylenecekti.
"Yine de onların yerine geçebilecek birilerini düşünmelisiniz." dedim. "Kral Kora," Babasının adını söylemem gözlerini bana çevirmesine sebep oldu. Her ne kadar inadını kırabildiğim için sevinsem de iç geçirdim, zira mavi gözler çektiği buzdan setin ardında hüzünle parıldıyordu. "Onu destekleyenler sizi de destekleyecektir. Divan üyeleri ikiye ayrılır; hainler ve vatanseverler. Neyi savundukları, nasıl düşündükleri önemli değil. İşin sonunda bu iki kategoriden birinde bulunurlar."
"Hainlerle zaten işimiz yok." Bakışlarını sürdürdüğünde sessizce yutkundum. Belki de sadece bir hafta geçmişti bu yüze böyle bakmayalı ancak yine de dikkatim dağılıyordu. Onu kırdığımı hissediyordum. Ve bu düşünce beni üzdüğü için nefret ediyordum kendimden. "Kral Kora'nın devlet işlerinde fazla hoşgörülü olduğunu duymuştum. Bundan hoşlanmayan ve sonraki kraldan ümitli olan bir grup mutlaka vardır. O grubun gözüne girmemiz lazım."
"İyi de herkes aynı görünüyor." dedi Jongin elini sinirle ensesine atarak. "Bazı patavatsızlar dışında hepsi aynı görünüyor."
"O halde, içlerinden birini seçin." Omuz silktim. "Kral olarak iç güdülerinize güvenmeniz lazım. Birini seçin, ona gizli bir görev verin ve gerçekten o görevin gizli kalıp kalmadığına bakın. Eğer kalmışsa bunu birkaç kez başka görevlerle yine deneyin. İlk seferde oltaya düşen olacağını sanmıyorum pek."