28| Fark Etmeden, Senin Olmuşum

254 27 98
                                    

Skinny Living - Let Me In

Selamm!!

Bu bölümüü, her bölüm atışımda heyecanla koşup gelen güzel okuruma ithaf ediyorum. Desteğin için çok teşekkür ederiiim, prfmerily 🤗💕💕💕

Aslında bölüm şarkısını The Foxes'ın bir bölümünde paylaşmıştım ancak Anémone'a daha çok uyduğunu düşündüm dinlerken. O yüzden buraya da bırakayım :)

Beklediğinizden kısa sürede bölüm yazıp bir kere de sizi şok edeyim dedim, hehe🤭 Düzenleme fırsatım olmadı, hatalarım varsa mazur görün :) Yorumlarınızı merakla bekliyorumm❤️

Beklediğinizden kısa sürede bölüm yazıp bir kere de sizi şok edeyim dedim, hehe🤭 Düzenleme fırsatım olmadı, hatalarım varsa mazur görün :) Yorumlarınızı merakla bekliyorumm❤️

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Çünkü o yaralarını bıraktı
Bense seni iyileştirmek için buradayım
Ve nerede olduğunu biliyorum
Çünkü daha önce ben de oradaydım"

Sabahın erken saatleriydi. Güneş, Kayra Krallığı'nda yeni yeni boy gösteriyor, başkentin pek meşhur meydanındaki insan sayısı gitgide artıyordu. Dükkanların kepenkleri bir bir açılırken aynı hareketlilik ihtişamlı sarayda da baş göstermekteydi. Soylular kahvaltı için odalarına çekilmiş günün planını yaparken, sıcacık döşeklerinde türlü türlü yemeklerin ve üzerinden buharlar yükselen bitki çaylarının tadını çıkarmaktaydılar. Yine aynı vakitlerde, tüm bu huzurlu sabaha rest çeker gibi, Kim Minseok'un odasının sürgülü kapısı büyük bir hız ve gürültüyle sonuna kadar açıldı.

Komutan Yixing, askerliğin verdiği alışkanlıkla sert basan adımlarını biraz da öfkeyle, sakince çayını yudumlayan adamın karşısına getirdiğinde kapıdaki asker kapıyı çekmişti arkasından. 

"Sen neyin peşindesin?!" diye gürledi Yixing, sinsice parıldayan bal sarısı gözlere bakarak. Boynundaki damar belirginleşmiş, kaşları çatılmıştı. Yine de söyleyeceklerini birinin duyması ihtimaline karşın ses tonunu düşürerek lakin aynı soğuklukla devam etti. "Hekime, Mundeok'un ilacına zehir katmayı kesmesini söylemişsin. Kaç gündür daha iyiye gidiyor durumu. Ne demek bu?"

"Sakin ol, komutan." dedi Minseok aynı rahat tavırla. Alnına dökülen kızıl saçlarını bir eliyle düzeltti ve hafifçe gülümsedi. "Otur şöyle, açıklayacağım."

"Açıklasan iyi edersin." diye homurdandı genç adam. Sinirle solumaya devam ederken beş karış suratla gösterdiği yere oturdu. Minseok tüm bunları aynı sakin tavırla izlerken kenardaki boş fincanlardan birini önündeki alçak masaya bırakıp komutana çay koydu. Ardından aynı sessizlikle Yixing'e doğru ittirdi.

"Buraya çay içmeye gelmedim, Minseok. Neden pek sevgili kralımızı zehirleme planını aksattığını söylesen kâfi."

"Bu işin en başından beri aklımı kurcalayan bir pürüz var, Yixing." diye mırıldandı adam. Fincanından bir yudum alıp bal sarısı gözlüklerini yeniden o pürüzü düşündüğünü belli eder gibi boşlukta dolaştırdı ve karşısındakine döndü. "Prenses Aera."

a n é m o n eHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin