30| Güller ve Dikenler

156 26 108
                                    

Sierra Burgess - Sunflower

Selamm!!

Bunu yazmaktan nefret ediyorum ancak... yine geç kaldım😪 The Foxes bittiği için diğer hikayelerime başlarsam bile Anémone'a daha fazla ağırlık vermeyi umuyorum.

Umarım bölümü seversiniz. Yorumlarınızı merakla bekliyorum, iyi okumalar💕

 Yorumlarınızı merakla bekliyorum, iyi okumalar💕

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Eğer bir gül olsaydım,
belki isterdin beni"

"Daha iyi misin?"

Baekhyun'un sorusuyla huysuzca kaçırdı gözlerini yaşlı adam. "Ne o?" diye homurdandı. İki gündür hastalıktan yataktan kalkamayan kendisi değilmiş gibi sesi epey güçlü çıkıyordu. "Öleceğim diye eteklerin zil çalıyordu dimi."

"Tabi ya." dedi Baekhyun, ona ters ters bakıp yatağın başından çekilerek. "Hevesimi kursağımda bıraktın."

Güldüm hafifçe. Böyle söylediğine bakmayın, bütün gece yavru köpek gibi Kahin'in yatağının yanında beklemişti. Kahin de sabah uyandığında onu o halde uyuyakalmış görünce bıyık altından gülmüştü. Lakin şimdi ikisi de hiçbir şey olmamış gibi dalaşıp duruyordu.

Baekhyun, Kahin'in alnındaki bezi alıp ateşini kontrol ettiği ve söylenmeye devam ettiği sırada başımı iki yana sallayıp gözlerimi dışarı çevirdim. İkisinin arka planda atışmaya devam ettiğini duyuyordum ancak sesler kısılmış gibiydi şimdi. Zira gözlerimin muhatabı aşağıda, sarayın bahçesinde eski nişanlısını uğurluyordu.

Ellerinin arasında özenle sarılmış ve beline mavi kurdele geçirilmiş bir paket vardı. Arkası dönük olduğu için yüz ifadesini göremiyordum ancak Cho Hee bana dönüktü. Ona uzatılan hediye paketini görünce, sanki nişanı atan kendisi değilmiş gibi gözleri parıldadı. Yüzünden bundan hoşlanmış, bilhassa böbürlenmiş bir ifade geçerken paketi aldı ve geniş bir sırıtışla bir şeyler söyledi. Belki de bundan aldığı güçle, aralarındaki mesafeyi kısmak adına adımladığında ve Jongin'in kulağına eğilip, gülümseyerek bir şeyler söylediğinde orada, öylece onları izlemeyi sürdürüyordum. Jongin ona karşı bir hamle yapmasa da sözlerinin tamamlamasına izin verdi ve son anda bir adım gerileyip arabayı işaret etti. Paket hala Cho Hee'nin elindeydi. Gözlerinde hala zafer kazanmış gibi bir parıltı vardı. Arabaya binip son kez ona baktığında, acı bir gülüşle çektim bakışlarımı.

Ne bekliyordum ki?

Ani bir kararla masada duran okla yaya doğru ilerledim ve ikisini elime alırken "Baekhyun?" diye mırıldandım. Adını seslenmemle Kahin'le ikisi dalaşmayı bırakıp bana dönmüştü. "Beni talim salonuna götürür müsün?"

Bir an şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı. Onunla aynı tepkiyi veren Kahin "Saat çok erken değil mi, güzel kızım?" dedi başını yastıktan doğrultarak. Bir sorun çıkmaması için akşamları talim yapıyordum hep. Ancak oda bunun için çok dardı. Burada geçirdiği üç lanet gecenin ardından Cho Hee de gittiğine göre, yeniden talim salonuna dönebilirdim.

a n é m o n eHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin