35| Evim Sensin

144 12 83
                                    

Christina Perri - A Thaousand Years

Faytonun kesilen sarsıntısı gözlerimi aralamaya zorlarken beni, yana kaymış başımı acıdan yüzümü buruşturarak doğrulttum ve gözlerimi kırpıştırdım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Faytonun kesilen sarsıntısı gözlerimi aralamaya zorlarken beni, yana kaymış başımı acıdan yüzümü buruşturarak doğrulttum ve gözlerimi kırpıştırdım. Boynum tutulmuş olmalıydı, her hareketlendirişimde feci bir sızı köprücük kemiklerimden yukarı tırmanıp enseme doğru yol alıyordu. Çoktan gözlerini aralamış olan Jongin her an bana çevrilecekmiş gibi boşlukta asılı duran bakışlarını esasında asla bana çevirmeden "Geldik." diye mırıldandı düz bir sesle. Boynumu ovuşturarak hafifçe başımı salladım ve ikimizin arasına gelişigüzel bıraktığım pelerini üzerime geçirmeye başladım. Kapalı perdelerin arasından sızan ışık güneşin yeni yeni doğmakta olduğunu söylüyordu.

Pelerinimin başlığını iyice çekip hazır olduğuma kanaat getirdiğinde kapıyı aralayıp aşağı indi. Oturduğum yerden yana kayıp onu takip ettim. Etrafta kimsenin sesi duyulmadığına göre içeri gizli kapaklı girecektik. Tatsız bir ifadeyle önümü görmeye çalışarak ilerlemeyi sürdürdüm. Her zaman yaptığı gibi rahat yürüyebilmem için elini uzatmamış yahut onu görebileceğim kadar kısa bir mesafede durmamıştı. Yol boyu da benimle tek kelime etmemiş, yemekleri bile askerlerle yanıma yollayıp kendi biraz ötede durmuştu. Bana öfkeli olduğundan değil de benim öfkeli olduğumu düşündüğü için temkinli davranıyordu sanki. Öte yandan kırgınlığını da sezmiyor değildim. Sabah soğuğu yüzümü teğet geçerken iç çektim hafifçe.

Askerlerin adımlarını takip ederek ilerlemeye devam ettim. Tam olarak eve dönmüş hissi yaratmasa da sonunda saraya vardığımız için mutluydum. Hem Kahin'le Baekhyun'u özlemiş hem de Jongin'in ufak tefek vicdan azaplarına kafa yormaktan bıkmıştım. Arka bahçe kapısından içeri girip koridorlarda ilerlemeye başladığımızda da tek düşündüğüm bir an önce duş alıp sonrasında onları görmekti. Geldiğimizi öğrenince muhakkak odaya uğrarlardı.

Askerler bir anda yolun iki yanına ayrıldığında ve görüş açım yolun sonuna vardığında önümdeki boş duvara baktım şaşkınca. Karışık adım sesleri dışında hiçbir şey duyamıyordum. Etrafta Sehun'un askerlerinden başka biri olup olmadığını bilmediğimden başlığı kaldıramıyordum da. Kısa bir an beynim işlevini yitirmiş gibi ne yapacağımı bilemeyerek ve biraz da panik olarak orada donmuş gibi durdum. Ardından kulağımın yakınlarında bir iç çekiş duyuldu ve bir el parmaklarımı sardı. Aşinası olduğum bir eldi bu. Ki bedenime yayılan soğukla aniden okyanusa yuvarlanmış gibi hissetmesem de o elin her dokunuşunu ezbere bilirdim zaten. Kim Jongin'in üzerimdeki etkisi böyle bir şeydi.

Koridorun sağına doğru beni çekiştirmeye başladı ve beş on adım sonra bir kapının önünde durdu. Kapı açılıp içeri girdiğimizde utançla buruşturdum yüzümü. Tanrım... Askerlerin etrafa dağılmaya başlamasından vardığımızı anlamam gerekirdi. Yolculuk boyunca kesilip duran uykularım ve olanlar yüzünden zihnimin kontrolünü iyice yitirmiştim.

İçeri adım attığımız an elimi bıraktı. İçine düştüğüm okyanus bir anda çekildi, sanki çok yakınımda bir yerlerde kocaman bir yangın varmış da alevlerin sıcaklığı yüzümü yalıyormuş gibi hissettim bir an için. Dudaklarım kurudu.

a n é m o n eHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin