23| İlk His

213 24 91
                                    

Çook geciktiğim için üzgünüm... Bir türlü nasıl yazacağımı bilemedim ve aradan geçen zamanla işler iyice zorlaştı. Neyse kii sonunda tamamladımm :)

Umarım beğenirsiniz, iyi okumalar❤️

Umarım beğenirsiniz, iyi okumalar❤️

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Öğle vaktiydi. Kayra'nın başkenti Fuigu'nun en kalabalık saatleriydi bu zamanlar. Büyük meydan ve dükkanlarla dolu caddeler tıklım tıklımdı. Yaşlı aktar elindeki kurutulmuş bitkileri tezgaha dizerken sokaktaki bu insan akınından bunalarak iç çekiyor, bir an önce işini bitirip yeniden dükkana girmek istiyordu. Normalde bu işleri yapması gereken genç çırağını başka bir müşteriye keçiboynuzu götürmesi için dışarı göndermişti. Haliyle boşalan tezgahı yeniden doldurmak da ona düşüyordu.

Son işini de halledip topal bacağını sürükleye sürükleye içeri geçtiğinde alnında biriken ter damlalarını silip tahta tabureye oturdu. İri gövdesinin altında küçük tabure acı çekiyor gibi gıcırdadı ancak buna alışık olacak ki kırılmadı. Dükkanın her yanını aktarlara özgü o karışık baharat kokusu sarmıştı.

Yaşlı aktar henüz tam soluklanamamışken başında hasır şapkalı, üzerinde uzun bir pelerinle iri yarı bir adam içeri girdiğinde canı sıkılarak da olsa kalktı yerinden. Çırağını sabah erkenden müşteriye gönderseydi şimdiye çoktan dönmüş olurdu. Bu yaştan sonra çabucak bitkin düşen bedeni de her işin altına girmek zorunda kalmazdı böylece.

"Kolay gelsin, efendi." dedi heybetli adam. Başındaki şapka yüzünün yarısını gizliyordu. Oldukça keskin çene hatları ve adem elmasıysa gün gibi ortadaydı.

"Sağolasın." dedi aktar tezgah başına geçerken. Adamın gizemli hallerine şaşırmamıştı zira böyle adamlar sürekli uğrardı dükkanına. Hepsi tüccar olduğunu söylerdi. Kimi gerçekten öyleydi kimi de bu kimliğin arkasına gizlenen türlü türlü kötü işe bulaşmış insanlardı.

"Senden bir alacağım vardır." dedi adam gür sesiyle. Ardından kuşağının arasına elini atıp bir şey çıkardı ve yaşlı aktara uzattı. Bu bir kurdeleydi. Siyah bir kurdele.

Yaşlı adam müşterisinin elindekini alıp hafifçe eğilerek karşısındakinin yüzüne baktı. Hasır şapkanın altında parıldayan gözleri gördüğünde "Ha, evet." diye mırıldandı. "Hatırladım."

Tezgahın arkasından çıkıp dükkanın arka taraflarına doğru ilerledi ve adama da onu takip etmesini söyledi. Ardından başka bir odaya açılan küçük kapının kilidini açarak içeri girdi. Onu takip eden heybetli müşteri bu kapıdan geçerken eğilmek zorunda kalmıştı. Ancak o alçak kapıya rağmen içerisi oldukça genişti. Hatta dükkanın dışarıdan görünen kısmından bile daha genişti. Muhtemelen depo olarak kullanılan bu kısım çuval çuval otlarla doluydu. Yükseklerde küçük bir pencere içeriyi aydınlatıyor, güneş ışığı havada uçuşan tozlara çarpıyordu.

Aktar, topal bacağını sürüyerek bir duvarı kapatan rafların önüne geçti ve zeminde duran koca bir çuvalı güçlükle kenara çekip tahta zeminde ellerini gezdirmeye başladı. Ardından eline takılan çıkıntıda durup oradan bir kapak kaldırdı. İçeride bir oyuk vardı. Elini daldırıp onca kağıt ve küçük kese arasından bir kağıdı aldı. Tekrar oyuğu gizleyip ayağa kalktığında, müşteri arkasında durmuş sessizce onu izliyordu.

a n é m o n eHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin