Bu farklı bir yer, farklı bir zaman,
Ama benim aşkım gerçek.
Rüzgarda esip geçen kokunla bile,
Biliyorum, bu sensin.Cbx-For You
Her bir yana serpiştirilen şamdanlara kondurulmuş beyaz mumlar, odadaki gerginliği saklamak ister gibi kızıl, loş bir ışık saçarken masa başında toplanan devlet adamlarından çıt çıkmıyordu. Jongin elindeki, yarıya kadar kırmızı şarapla dolu kadehi bu sükutu yırtarcasına ahşap masaya düz bir ritimle vurmaya başladı. Düşünüyordu, diğerleri de bunu beklemekteydiler.
"Savunma gücümüz yok, majesteleri." dedi bir tanesi en sonunda. Kırlaşmış saçları kısa kesilmişti. Şişman, tıknaz vücutlu ve çirkin bir adamdı. Jongin bu çirkinliğin en büyük sebebinin boynundaki büyük ve kabarık ben olduğunu düşünüyordu. "Donanma çok zayıf, silah eksiğimiz var. Sizden, çiftçilere uygulanan vergiyi artırmanızı talep ediyorum."
Jongin kadehe diktiği bakışlarını bir an olsun onlara yönlendirmeden düşünceli tavrını korudu. Kadehle tutturduğu ritim dudakları kana bulanmış bir ağıttan farksızdı ve bunu bilmek, masa başındakileri ürkütüyordu. "Halk bir vergi artışını daha kaldıramaz." Sesi, odada yankılanırken adam tekrar söze girmek için boğazını temizledi.
"Ama-"
Jongin ritim tutmayı bırakıp kadehi sert bir şekilde masaya sabitlediğinde kadeh tok ama uyarıcı bir ses çıkardı, 'kapa çeneni' der gibiydi. Bakışlarını kadehten kaldırıp onunla konuşmaya çalışan Savunma Bakanı'na diktiğinde adam çekinerek gözlerini kaçırdı. Jongin'se bunun üzerinde durmayıp bakışlarını masa başındaki herkeste gezdirdi. "Kuraklığın beraberinde getirdiği su sıkıntısı sebebiyle ekinler sulanamadı. Halk hem açlık hem susuzluk çekiyorken ben hangi akılla onlardan daha fazla vergi isteyeyim?" Sesindeki kararlılık bir bıçak gibi saplanırken boşluğa, ortam iyice gerilmişti. "Çıkabilirsiniz." dedi son olarak. Kellesinin uçmasından korkan kalabalık gözle görülür bir aceleyle dağılırken Jongin duruşunu bozmuyordu. Buz mavisi gözlerini boşluğa dikip dişleriyle alt dudağını ezdi yavaşça.
O sırada herkes çıkmıştı, kapı tekrar tıklatıldı ve kapıdaki muhafızlardan biri içeri girip bakışlarını yere dikerek selam verdi.
"Kardeşiniz geldi, majesteleri."
Jongin başıyla içeri almasını işaret edip yüzüne geçirdiği güçlü maskesinden soyundu. Yorgun bakışlarını saklamak ister gibi gözlerini kapattığı sırada ayak sesleri duyuldu. Gözlerini açmaya gerek duymadan bir şey söylemesini bekledi kardeşinin. Üzerindeki gerginliğin kalktığını bilmek biraz olsun rahatlatmıştı.
"Ne kadar zamandır buradasın?" diye sordu Baekhyun. "Gözlerinin altı mosmor olmuş, Sehun'dan dayak falan mı yedin?"
"İki gündür buradayım," Sesi oldukça halsiz çıkıyordu. "Ve hayır, Sehun'dan dayak falan yemedim. O şerefsiz her ne kadar benden daha iyi dövüşse de bu yeteneğini krala karşı kullanabilecek kadar cesur değil." Baekhyun bir şey söylemeden usulca abisinin yanına yaklaşıp elini başına koyduğunda Jongin gözlerini araladı. "Biraz daha idare et," diye mırıldandı kardeşi. "Üstad yakında seyahatten dönecek. O zamana kadar tek yapman gereken onları oyalamak."
Jongin umutsuzca gözlerini tekrar kapattı ve başını huysuzca çekip Baekhyun'un elinden kurtardı. "Sen de inanmıyorsun değil mi, iyi bir kral olabileceğime?"
Baekhyun inanamaz bir ifadeyle abisine bakarken zihninden doğru kelimeleri toplamakla meşguldü. Jongin çoğu zaman sakin ve merhametli davranırdı kardeşine karşı ama iş krallığa geldiğinde nedense asabileşiyordu. "Jongin... Öyle demek istemedim, elbette ki iyi bir kral olacaksın ama henüz bunun için erk-"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
a n é m o n e
FanficÜlkesini canı pahasına korumaya and içmiş Kanaeki kralı, Kim Jongin. Acımasız, güç düşkünü ve bir o kadar da kudretli Kayra kralının biricik prensesi, Choi Aera. Taht savaşları arasına sıkışıp kalmış çocukluk aşkları, kanlı oyunlar, gizli arzular...