Yüzyüzeyken Konuşuruz - Kazılı Kuyum
Selamm!!
Gecikme için çook üzgünüm. Sonunda sınavlarımı bitirdim ve sonrasında birazcık tatil yaptım. Üstüne bölümü yazarken de çok tıkandım bu yüzden bitmedi bir türlü😪
Her neyse, umarım seversiniz❤️
"Kalan olmadın, giden olmadın, bana bir kere gülen olmadın
Kalan öyle ben, giden öyle sen, bu gidişle ben biterim anladım""Bu ne vaziyet böyle?!"
Bir eli kızıl saçlarımdaydı hala. Diğer kolu bedenimi sarıyordu. Alnımı boynuna yaslamıştım. Çenesi başımın hemen yukarısındaydı. Saçlarımın arasındaki kurumuş anémone'ların kokusu sarmıştı her yanımızı. Deli gibi çarpan kalp atışlarını hissedebiliyordum ancak bunu kendime yoramazdım. Arkamda, belki biraz daha ötemde bu çarpıntının asıl nedeni olabilecek başka biri vardı zira. Jongin'in hala ne tür hisler beslediğine emin olamadığım biri...
Derin bir iç çekişi son anda yutarak hafifçe geri çekildim ve pelerinimin başlığını örtmeye yeltendim. Ancak o sırada yeniden duyulan tiz ses beni durdurmuştu.
"Prenses Aera?!"
Kaşlarım çatılırken göz ucuyla Jongin'e baktım. Sessiz ve sinirli görünmeye çalışan bir tavırla karşısındakine bakıyordu o da. Lakin onu tanıyordum. Jongin'in gerçekten soğuk davranan hali bu değildi. İrisleri ay ışığı düşmüş gibi parlamazdı böyle zamanlarda. Yahut sessiz kalmazdı. Aranıza anında tonlarca set çeker ve duymaktan en çok korktuğunuz şeyleri umarsızca yüzünüze söylerdi. Bu hanedandan gelen kimsenin yardımına ihtiyacım yok, derdi mesela. O yüzden gözümde daha fazla küçülmeden, gidin.
Pelerinimin başlığını tutan parmaklarım istemsizce sıkılaşırken başlığı tamamen başıma örttüm ve kollarından sıyrılıp arkam dönük bir şekilde geriye kayarak aramızdaki enerji akışını kestim. Bunu yapmamla bakışları beni bulmuştu. Kaşlarımı çattım hafifçe. İlk defa yüzündeki ifadeyi okuyamıyordum. İkimize de aynı düz suratla bakıp durdu ve en sonunda benim gibi ayaklanıp dudaklarını araladığında gözleri tekrar arkamdakine kaydı.
"Bu ne cüret?!" dedi her zaman takındığı gür, kral sesiyle. "Ne hakla sarayımda izinsizce dolaşırsınız?!"
"Ah, ben... bahçedeki güllere bakmak istemiştim. Gülleri ne kadar sevdiğimi biliyorsunuz." Sessizce nefesler almayı ve onu seyretmeyi sürdürdüm. "Lakin ne yazık ki göremedim hiçbirini. Onları söktürmüş olmalısınız."
"Evet, söktürdüm." Gecenin bu saatinde güllerle ne derdi olduğunu sormadı, buraya niye girdiğini de. "Başka çiçekler ektireceğim." dedi. "Dikensiz ve daha güzel olanlarından..."
Hoş ama alaylı bir gülüş duyuldu. "Gül, çiçeklerin en ihtişamlısıdır." dedi Cho Hee. "Dikenine ve onca yetiştirme zahmetine rağmen hem görüntüsü hem de kokusuyla insanları mest eder. Öyle ki bir efsaneye göre-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
a n é m o n e
FanfictionÜlkesini canı pahasına korumaya and içmiş Kanaeki kralı, Kim Jongin. Acımasız, güç düşkünü ve bir o kadar da kudretli Kayra kralının biricik prensesi, Choi Aera. Taht savaşları arasına sıkışıp kalmış çocukluk aşkları, kanlı oyunlar, gizli arzular...