12.Bölüm

4.3K 225 45
                                    

Bir ay sonra

Bulunduğum bu ortam bana o kadar uzaktı ki şimdi nasıl davranmam gerektiği hakkında bir fikrim yoktu. Ben kalabalık bir aile nasıl olur bilmiyordum. Kalabalık aile şurada dursun ben aile nasıl olunurdu onu bile bilmiyordum. Benim aile anlayışım çok başka, çok farklıydı.

"Ne düşünüyorsun?"

Hemen karşımda mangal yakmakla meşgul olan ve gülerek babasına bir şeyler anlatan adama bakmayı sürdürerek "Hiç." dedim.

Nehir tatmin olmamış olacak ki karşıma geçerek Alparslanı görmeme engel olmaya çalıştı. "Yalancı! Bas baya ağabeyime aşkla bakarak ilerideki çoçuklarınızı düşünüyordun."

"Yok artık! Yok öyle bir şey."

Düşüncelerimin iddia ettiği şeyle uzaktan yakından alakası olmamasına rağmen itham edildiğim şeye bak! Kaçarcasına ayaklanarak Bengü ve Doğunun yanına ilerledim. En iyisi onlarla oturmaktı. Bengü ve Doğu Alparslan'ın çok eski arkadaşlarıydı tıpkı Çağın gibi.

Şu bir ay içerisinde Alparslan'ın çevresinden tanımadığım birisi kalmış mıydı?

Arkadaş ortamı, ailesi, mesai arkadaşları...

Allahım bu freni boşalmış gibi hızla yokuş aşağı ilerleyen ilişki beni ürükütüyordu. Her şeyini biliyor gibi görünüyordum ama aslına bakılırsa bildiğim bir şey yoktu. Sürekli yan yana olmamız onu tanıyor olduğum anlamına gelmiyordu. Onun sevdiği herkesi tanımak ve sevdiklerinin beni tanıması ne bileyim tuhaftı işte. Bu kadar kalabalığın içerisinde olmak huzursuz ediyordu.

Bengü ve Doğu'nun yanına vardığımda hararetli bir tartışmada olduklarını fark ederek kendime başka bir kaçış aradım. Ama baktığım her yön kaçıştan çok beni tutsak edecek bir mengene gibi gözüküyordu gözüme. Bahçe kapısından Alparslanın annesi Cavide hanım ve Çağın girerken, Nehir gülerek bana doğru geliyordu.

Allahım hiç kaçışım yok muydu şu kızdan?

Her fırsatta Alparslan'a aşık olduğumu iddia ediyordu. En sonunda yok öyle bir şey diye haykıracaktım. Sadece deniyoruz ve birbirimize iyi geliyoruz dememek için zor tutuyordum kendimi. Öte yandan adı konulmamış ve arkadaş sevgili arasında gitsin istediğim bu ilişki çok başka bir boyuta doğru yol alıyordu. Çünkü Alparslan her fırsatta hem tatlı dille hem de tartışma aralarından sevgili olduğumuzu vurguluyordu.

"Sorun ne?" diyerek beni belimden kavrayarak kendisine çeken Alparslana baktım.

Kolları arasında olmak kurtuluşa yaklaşmak gibiydi. Böyle hissetmem... Böyle hissetmem ne anlama geliyordu?

Yalan bir tebessüm dudaklarıma peyda ederken "Kokun dışında mı?" dedim alayla karışık. "Bir sorunum yok."

Et ve kömür koktuğu bir gerçekti!

Dediklerime aldırış etmeyerek beni biraz daha kendisine çekti.

"İtiraf et bu kokumla bile seni etkileyebiliyorum."

"Ahh... Elbette etkiliyorsun. Kokunu aldığım her dakika daha çok açıkıyorum. Kim olsa açıkır."

Sözlerim üzerine gülerek yanağıma masumane bir öpücük bıraktı ve geriye çekildi.

"O kadar kötü mü kokuyorum?" dedi kokunu koklayarak.

Bu hali yüzümü güldürürken herkesin bizi izlediğini fark ettim.

"Bence üzerini değiştirmelisin." dedim utançla yanından ayrılırken.

Bundan nefret ediyordum. Birisinin beni böyle izlemesinden nefret ediyordum. Bu yüzden kalabalığı sevmiyordum işte. Yinede suçun bizde olduğu apaçık ortadaydı. Herkesin bakışları üzerinde masaya otururken Nehir uçarcasına yanıma oturmuştu.

HEZEYAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin