"Biz karşılaşmaması gereken iki kişiydik."
Her yeni gün yeni bir umut demektir. Ve her yeni umut beraberinde yeni bir yıkım getirirdi. Bugünün bana nasıl bir yıkım getireceğini bilemiyordum fakat nasıl bir umut getirdiğini kalbimin en derinlerinde hissedebiliyordum.
Burnuma dolan sucuklu yumurta kokusu ile araladım gözlerimi. Yüzümde aptal bir sırıtış, kalbimde aptal bir umut... Elimde olan en kıymetli aynı zamanda en tehlikeli iki şey... Yan tarafımın boş olması bile kalbime gölge düşüremezken çıplak ayaklarımı yataktan aşağıya salladım. Yanımda olmayan Alparslan'ın aşağıda bir yerlerde olduğunu bilmek yetiyordu. Adım adım ilerlediğim kapının eşiğinde durarak az önce kalktığım yatağa baktım.
Dün gece Alparslan ile sarılarak uyuduğum yatağa!
İnsan kendini değerli hissettiği yerde olmalıydı. Kırılmadığı, eleştirilmediği ve sevgi gördüğü bir kalpte olan her insan yeniden hayat bulurdu. Belki Alparslan hunharca kalbimi kırıyordu fakat bunu isteyerek yapmadığına bütün kalbimle inanıyordum. Hırçınlığının tek sebebi benim hislerimi kulakları ile duyamaması ve kesinlikle Emirdi. Merdivenleri adım adım inerek mutfağa ulaştım. Alparslan'ın keyifli halleri yüzümü gülümsetirken kapının pervazına yaslanarak onu izledim. Islık çalarak kahvaltı hazırlıyordu.
"Yardım etmek yerine beni mi izleyeceksin?"
Arkası bana dönük olmasına rağmen geldiğimi fark etmesine şaşırırken "Arkandada mı gözün var?" dedim gülerek ona doğru ilerlerken.
"Kokunu aldım."
"Nesin sen? Vampir falan mı?"
Özenle doğradığı domatesleri masaya bırakarak bana döndü.
"Hayır." dedi uykusuz olduğu on metre bile uzaktan belli olabilecek gözlerini gözlerime sabitlerken "Sadece bu kokuyu nerede olsa tanırım. Sadece bu kokuyu ne kadar uzağımda olursa olsun alırım."
Gülümseyen yüzüm daha çok aydınlandı. İçim uykusuz gözlerinin hüznü ile kavrulurken kolları arasına girdim.
"Seni seviyorum."
Harfler dudaklarımdan dökülerek anlamlı, çok anlamlı kelimelere dönüştü. Beni saran kolların sahibi şaşkınlıkla kasılırken bende aynı şaşkınlık içerisindeydim.
Seni seviyorum demek sevmekten çok daha kolay ve basit bir kelimeydi. Yalandan kurulan cümlelerin ve kirlenmiş ruhların arasında heba olan en anlamlı şeydi belkide.
Ona karşı hissettiğim bu duygunun başka bir anlamı olabilir miydi?
Gülmeye başladı. Kolları arasından sıyrılırken kaşlarımı çatarak baktım yüzüne.
"Ne? Neden gülüyorsun?"
Seni seviyorum demiştim ve verdiği bu saçma tepki kalbimde var olan umut filizini ezmişti.
"Sabah berbat bir haber aldım ve bunun üzerine beni sevdiğini söylemen..." durdu ve kafasını sağa sola salladı. "Beni seviyorsun!" diyerek tebessüm etti.
Söylediğim şeyi yeni anlamış gibi aptal bir sırıtış vardı yüzünde.
"Kötü haber?" dedim soğukça.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HEZEYAN
RandomSinsice oyunlar oynayan o değilmiş gibi gözlerime bakarken benliğim önünde diz çökmüştü. "Böyle olsun istemedim." Fısıltısı kulaklarımda çığlıklara dönüşürken yaşlı gözlerimi kuzguni gözlerine sabitlemiştim. Bir enkaz olarak geldiğim kalbinden şimdi...