Düşünmek sancılı bir süreçti. Sonu gelmeyen, ucu bucağı olmayan bir uçurum gibiydi. Düşündüm. Defalarca aynı sahne canlandı gözümde. Beynimin en gizli köşelerinde tuttuğum iki anı vardı. Birinde Emir beni sevdiğini haykırıyordu. İkincisinde ise aynı adam elinde tuttuğu silahın tetiğine basıyordu. Her gün yüzlerce kadın öldürülüyordu. Her gün yüzlerce kadın onları sevdiklerini iddea eden adamlar tarafından öldürülüyordu!
Bir kadını sevmek ona sahip olmak demek miydi?
Sırf sevmediği için, artık bir ilişki içerisinde olmak istemediği için yahut sadece o adamı istemediği için kadınların öldürülmek istenmesi normal miydi?
Bu kadar mıydı yani?
Dünyanın neresinde olursanız olun kadın olmak bir şekilde ezilmek istenen olmak demekti. Güçsüz olarak görünmek , susması zorunda olan bir varlık olarak görülmek demekti. Böyle olmadığımı. Hiçbir kadının böyle olmadığını biliyordum. Her kadının bildiği kadar iyi biliyor her kadının haykırmak istediği kadar yüksek bir sesle haykırmak istiyordum.
BİZ GÜÇSÜZ DEĞİLİZ!
BİZ SUSMAK ZORUNDA DEĞİLİZ!
KAHKAHA ATABİLİRİZ!
BOŞANABİLİR, SEVEBİLİR, ÇALIŞABİLİRİZ!
BİZ GÜÇSÜZ DEĞİLİZ!
Beyaz tavana sabitlediğim gözlerimden yaşlar süzülürken öfkeyle sildim gözyaşlarımı. Ağlamayacaktım.
"Sana okuman için bir kaç kitap ve dergi getirdim. Umarım daha önce okumamışsındır."
Alparslan elinde kitaplarla odaya girerken gülümsedim. Henüz gözümdeki yaşlar kurumamıştı fakat onu görünce yüzümde aptalca bir gülümseme oluşuyordu.
"Hangi kitapları getirdin." dedim içinde boğulduğum düşünce havuzundan çıkmaya çalışırken.
"Kitaplara sonra bakarsın. Al bu dergileri bunlara bak."
Gelinlik dergisi!
"Gerçekten mi?"
"Ne var. İhtiyacın yok mu?"
Kahkaham odayı doldururken Alparslan tek kaşını kaldırmış yüzüme bakıyordu. Ciddi olamazdı değil mi? Bu gözler bunlarıda mı görecekti.
"Neye gülüyorsun böyle güzel?"
Babamın sesiyle kahkaham yarıda kesilirken yerini tebessüme bıraktı.
"Ayy ağabey napacaksın neye güldüğünü? Gülüyor ona bak sen."
Alparslan'ın elime tutuşturduğu dergileri pikemin altına sakladım.
"Hiç." dedim babama dergileri açıklamak istemediğim için. Gelinlik baktığımı görse kalbine inerdi.
Alparslan'ı ciddiye almamıştım. Ne bileyim öyle bir an uyanmamın sevinciyle evlenme teklifi ettiğini düşünmüştüm. Biraz mantıklı düşünürse bunun olmayacağını, aceleci davrandığını fark eder sanmıştım. Midemde kelebekler uçuyordu. Alel acele edilmiş dahi olsa bir evlenme teklifi almıştım. Her ne kadar ciddiye almamış dahi olsam onunla evlenme fikri hoşuma gitmişti. Sürekli birbirimizi yiyecek olsak bile aynı evde olmak... Ahh olması neredeyse imkansız hayallerin peşinden koşuyorduk ikimizde.
Yaşanan bunca olaydan sonra olur muydu?
Olsa ne güzel olurdu. Konuşmamız ve beni güzel hayallere sürükleyen konumuz babam ve halamın gelmesiyle kapanmak zorunda kalırken Alparslan'ın ciddiyeti içimi ısıttı. Önce düşünmek istemedim. Sonra kendimi istemediğim bir düşüncenin içerisinde gülümserken buldum. Günler hızla bir birini kovalarken Alparslan'ın tutumu aynı devam etti. Benim ise korkum yerli yerindeydi. Emir dışarıda bir yerlerde, belkide çok yakınımızdaydı. Üstelik Alparslan'ın bana evlenme teklifi ettiği gün Emir'i öldüreceğine dair sözleri hala zihnimde dönüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HEZEYAN
RandomSinsice oyunlar oynayan o değilmiş gibi gözlerime bakarken benliğim önünde diz çökmüştü. "Böyle olsun istemedim." Fısıltısı kulaklarımda çığlıklara dönüşürken yaşlı gözlerimi kuzguni gözlerine sabitlemiştim. Bir enkaz olarak geldiğim kalbinden şimdi...