20.Bölüm

4.1K 168 28
                                    

Şehir yahut ülke değiştirmek sizi acınızdan kurtaramazdı. Ne kadar uzağa kaçarsanız kaçın bir gün mutlaka karşınıza çıkardı. Çarptığınız en sert duvar acılarınız olurdu. Kalbim Alparslanın yarattığı deprem karşısında direnmek istemiyordu artık. Ne olacaksa olsundu. Hayat bir son versindi. Ne olacaksa olsun ve bu saçmalıklar, bu kalp ağrıları bitsindi.

"Alparslan lütfen..." dedi Derin çaresizce.

Öfkeliydim. Onunla gitmek isyemiyordum ama ona karşı koyamayacak kadar yorgu ve kırgındım. Konuş dedi beynimin en ücrasından çıkan o kadın. Karanlığın içerisinde adım adım ve kendinden emin bir şekilde yürüdü. Aylardır saklanan ve sessizce acizliğime şahit olan o değilmiş gibi bir kez daha fısıldadı "Konuş ve ona karşı güçsüz olmadığını göster."

"Sen!" dedi Alparslan öfkeyle "Sen beni terk edemezsin. Her ne olursa olsun benden gidemezsin."

Söyle!

Konuş!  

Sen aciz değilsin!

Sen bir mal değilsin!

SENİ KANDIRDI!

"Yeter!" dedim bileğimi Alparslan'ın elinden kurtararak. Kafamın içindeki sesler sussun istedim. Kafamın içinde çığlık atan lanet ses sussun istedim. Deliyor olduğumun farkındaydım ve korkuyordum.

"Yetmez ulan yetmez. Şimdi ya benimle gelir beni dinlersin ya da ben seni götürmesini bilirim."

Ona tiksinir gibi baktım. İçinden çıkan canavarla ilk defa burun buruna gelmiyorum ki... İlk defa böylesine gözü dönmüş değildi ki ondan korkayım.

"Sen kim oluyorsunda benimle böyle konuşuyorsun? Haddini bil! Seninle hiçbir yere gelmeyeceğim."

"Arkadaşlar biraz sakin..." diyen Derine ikimizde aynı anda "Sen karışma." diye bağırdık.

Biz birbirine ait olamayan iki insan...

Biz birbirini öldürmek için tetikte bekleyen iki avcıydık...

Eli tekrar bileğimi kavradı ve bütün itirazlarıma rağmen beni dış kapısına kadar sürükledi. Acıyan kalbim artık yalnız değildi. Ona eşlik eden gururum bizimle yola henüz çıkmıştı. Gururumda en az kalbim kadar kırık durumdaydı şu an. Ne istediğimi önemsemeden kendi dediği olsun diye yine aynı şeyi yapıyordu. Beni hiçe sayıyor ve gözünü karartıp istediğini alıyordu.

Neydim ben?

Bir eşya?

Yahut kıymetsiz bir mal mı?

"Alparsan polisi arayacağım. Adam kaçırmak bu yaptığın."

Derin büyük bir çaba sarf ederken Michael'in sesini duydum.

Yanlış zamanda yanlış yerde bulunuyordu. Michael'in ağzından adımı duyan Alparslan'ın gözlerinden ateş çıktığına şahit oldum. Sonrası çok hızlı ve acımasızca geçti. Michael aynı Derin gibi beni Alparslandan kurtarmak istedi. Fakat Derin kadar şanslı değildi. Tıpkı o gece olduğu gibi Alparslan'ın gözü döndü. O geceyi bu geceden ayıran şey tarihler ve kahramanlardı. Baş rolleri yine Alparslan ve ben alırken yan oyuncular değişmişti.

                    &       &         &

Onunla aynı havayı solumak... Zordu. Kokusuna maruz kalmak acı vericiydi. Bir kaosun ortasından çıkıp derin bir sessizliğe hapsolmuştum. Kulakları sağır eden çığlıklar az önce benden çıkmamışcasına sakindim şimdi. Çünkü bağırmak bir işe yaramamıştı. Çünkü ben direndikçe bana yardıma gelen herkesin canı yanacaktı.

HEZEYAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin