22.Bölüm

3.6K 160 29
                                    

Şarkıyı Alparslan ve Bahar'ın tartışması sırasında dinlemenizi öneririm.

                               Keyifli okumalar 🙂

"Sen..." dedim bütün bedenim titrerken.

"Ben sana tekrardan büyülü bir dünyanın kapılarını açıyorum."

Dehşet içinde ona baktım. Benimle dalga geçiyor olmalıydı. Her seferinde kurtuluşu arzulamıştım ben. Onun aksine kurtulmuştum.

Kurtulmuş muydum cidden?

Aldığım nefesler sıklaşmış, beynim uyuşmaya başlamıştı.

" Hadi ama Bahar! "dedi gülümseyerek" Uyuşturucu bırakılamaz. Bunu ikimizde çok iyi biliyoruz. Sadece ara verilir. Bırakılmaz. "

Gözlerim tekrar masanın üzerinde duran lanet olası şeylere kaydı. Sıkı sıkı tuttuğum çantamı avuçlarımın içinde biraz daha sıkarken ellerim acıyordu. Yapamazdım! Yapmamalıydım! Bir daha aynı şeyleri yaşamamak için, bir daha yaşarken ölmemek için yapmamalıydım. Hem Alparslan vardı. Biz diye bir gerçek vardı. Bu gerçeği nasıl olurda hiçe sayardım.

"Sen delirmişsin!" dedim bağırarak. Emir'in omzuna vurarak az önce girdiğim kapıdan koşarcasına çıktım. Bana oyun oynayan beynim geri dönmem için bin bir türlü bahane sunarken en acımasız olanı yine Alparslandı. Yaşanılan her şey onun suçu diye haykıran ses yeniden ve yeniden kendisine suçlayacak bir kurban bulmuştu.

"Bahar dur lütfen."

Arkamdan koşarak kolumu kavradı.

"Bırak beni!" dedim gözyaşlarıma daha fazla hakim olmayarak. "Dokunma bana!"

"Gitme lütfen gitme."

"Buraya gelmek bir hataydı. Her zaman olduğu gibi Emir beyin ikinci seçeneğin dahi olamadım."

Eskiden olsaydı bu durum kalbimi kırardı. Ama şimdi... Şimdi sadece sinirlerimi bozuyordu. Yıllar önce olduğu gibi göz ardı edemiyordum onurumu. Kendimi onursuz hissettim. Onursuz, gurursuz ve değersiz... Koca bir hayal kırıklığıydı.

Nasıl bu kadar aptal olmuştum?

Nasıl bu kadar kördüm ona karşı?

Alparslan olmasaydı kendi değerimi hiçbir zaman bilemeyecektim. Belkide gerçekten aşkın ne olduğunu bilemeyecek, kalbimi hissedemeyecektim. Bütün bu acılara rağmen, yaptığı her şeye rağmen kalbim hala Alparslan diyordu. Beynimin itirazları kalbimin ürettiği bahanelerin altında eziliyordu.

"Sen hep en değerlimdin."

Elleri yüzümü kavramak için havalandı. Kendimi geriye çekerek elimle gözyaşlarımı sildim.

"Hiç değişmemişsin." dedim öfkeyle "Hala ustaca yalan söylüyorsun."

"Yalan değil."

Bağıran taraf bu sefer Emir olmuştu. Bana değil kendini kandırmak ister gibi bağırmıştı. Ucuz bi aşk masalından çıkmıştı artık hissedilen her şey. Ne kadar inkar ederse etsin her ne kadar kendi dahil her kese yalan söylerse söylesin gerçek ortadaydı. Emir beni değil beni Alparslan'ın elinden almayı seviyordu. Tıpkı Alparslan'ın hırsı gibi.

"O yüzden mi beni yine aynı karanlığa çekmek istiyorsun?"

Sorum karşısında sarsılışına şahit oldum. Yüksek müzik yüzünden birbirimizi zar zor duyuyorduk. Daha fazla bu işkenceye maruz kalmak istemediğim için çıkışa doğru yürümeye başladım. Kalabalığın arasından geçmek o kadar zordu ki. Ben daha kapıya bulaşamadan Emir'ün bileğimden tutarak beni durdurmasıyla tekrar durmak zorunda kaldım. Dans eden insanların ortasında duruyorduk.

HEZEYAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin