Alparslan herzamanki gibi yoğun iş temposundaydı. Olağan olaylar oluyordu. Her gün yaşanılan rutin yaşanıyordu.
Sıradan bir gün... Ya da sıradan sanılan lanetli bir gün!
Alparslan onca işin arasında atölyeye girmeden önce onlarca defa aradığı ama bir cevap alamadığı numarayı tuşladı. Sinirden köpürüyor ama belli etmiyordu. O küçük veleti akşam eline geçirirse iyi bir sopa atacaktı!
Sabahtan beri neler karıştırıyordu?
Uzun uzun çalınan telefon yine açılmadığında "Ulan Ömer ulan Ömer!" diyerek atölyeye girdi.
Kendisinden iki yaş küçük olan ama aklı beş yaşındaki bir çocuktan daha küçük olan kardeşi her gün olduğu gibi onu yine deliye döndürmüştü. Her gün bir kavga her gün bir mukaatla geliyordu eve. Bu aralarda ne olduğu belli olmayan bir kızın peşine takılmış avare avare dolanıyordu etrafta. Hiç haz etmemişti Alparslan o kızdanda arkadaşlarındanda. Ama aptal kardeşi aşktan kör olduğu için ses etmiyordu. Uzaktan izleyerek kontrol altında tutmaya çalışıyordu.
Atölyede bütün öğleden sonrasını geçirdikten sonra akşam şirkete uğramadan eve geçmişti. Ömer'e hala ulaşamamış olmanın gerginliğini evdekilere belli etmek istemesede patlayacak bir bomba gibi dolanıyordu.
Zilin çalmasıyla herkes ayaklanırken Nehir elindeki kitapları bırakarak "Ağabeyim geldi!" diyerek kapıya koştu.
Girmesi gereken bir matematik sınavı vardı ve bütün gün Ömer ağabeyinin gelmesini beklemişti. O onu ne zaman çalıştırsa yüksek alıyordu ve bu artık Nehir için bir totem haline gelmişti. Alparslanın aksine daha güler yüzlü ve sakin olan Ömer Ağabeyiyle çalışmayı seviyordu. Alparslan gibi hemen parlamıyordu sonuçta. Sabırla anlatıyordu her şeyi. Kapıyı açtığında karşısında Ömer'i değilde polisleri gördüğünde korkuyla arkasına dönerek babasına baktı. Annesi babası ve ağabeyi gibi o da kötü bir şey olduğunu anlamıştı.
"Ömer Koraltanın evi mi?"
Alparslan öne atılarak "Evet." dedi. "Bir sorun mu var memur bey?"
Fisun hanım eşi Engin beyin kolundan tutunarak destek alırken "Oğluma bir şey mi oldu?" dedi.
Ağladı ağlayacaktı.
"Ömer Koraltan arabasında aşırı doz uyuşturucu almasından dolayı ölü bulundu. Bizimle karakola kadar gelmeniz gerekiyor."
Zaman o an durdu. Zaman durdu ama acı yavaş bir şekilde sinsice ilerledi yoluna.
Bir anne ve baba evlatlarını, bir kız ağabeyini, bir ağabey küçük kardeşini kaybetti o gece...
Bakışlarım karşı masamda oturmuş olan Bahar'ın üzerindeydi. Karşısındaki adamı ikna etmek için çırpınıyor, anlaşmayı neden fes ettiğini sorguluyordu. Boşa bir çaba içerisindeydi! Çünkü tek lafımla fes edilen anlaşma yine benim dudaklarım arasından çıkacak sözcüklere bağlıydı. Ve benim hiç niyetim yoktu onları bu zor durumdan kurtarmaya. Daha çaresiz kalsın istiyordum. Daha çaresiz kalsın ve tek yolu ben olayım istiyordum.
Telefonuma gelen mesajla masanın üzerinde duran telefona uzandım.
Okan
Her şey tamam.Bakışlarım tekrar Bahar'ı hedef alırken bana doğru baktığını fark ettim. Nefret dolu bir bakış... Dudaklarım memnuniyetle iki yana açılırken kahvemden bir yudum aldım.
Alay yüklü duruşuma tezat içimde sönmek bilmeyen bir volkan vardı. Kardeşimin ölümüne neden olan adamın eski sevgilisine duyduğum aşk... Başta can yakmak için girdiğim bu yolda şimdi Bahar'ı elde etmek için ilerliyor olmak kanıma dokunuyordu. Halbuki en başından beri oyunun dışında tutmayı planlamıştım onu. Oyuna girmeyi seçen oydu. Aptal gibi her yerde karşıma çıkan, o güzel gülümsemesini durmadan gözüme sokan kendisiydi. Başta Emir'e verdiği sevgiyi kıskanırken sonrasında onu kıskanmıştım. Böylesine kıymetli bir varlığın Emir'in elinde helak olması beni deliye döndürmüştü. Onu hak etmiyordu. Sonra bir gece yarısı hiç hak etmediği bir şekilde ölüme terk edilmişti Emir tarafından. Pis bir bar tuvaletinde yerde uyuşturucu komasına gitmişti. Kardeşim gibi uyuşturucu komasına girmişti... İnanmıyordum Ömer'in böyle bir şey yapacağına. O böyle aptalca şeyler yapmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HEZEYAN
AlteleSinsice oyunlar oynayan o değilmiş gibi gözlerime bakarken benliğim önünde diz çökmüştü. "Böyle olsun istemedim." Fısıltısı kulaklarımda çığlıklara dönüşürken yaşlı gözlerimi kuzguni gözlerine sabitlemiştim. Bir enkaz olarak geldiğim kalbinden şimdi...