4.Bölüm

6.5K 352 60
                                    

Rüzgar saçlarımı dağıtıyor, tenimi yakarak geçiyordu. Bütün gece oturduğum salıncaktan kalkmak istemiyordum. Onlarca düşüncenin arasında boğuluyor ama bir çözüme kavuşamıyordum. Bu beni kahrediyordu.

Emir bir daha hiç karşıma çıkmamıştı mesela. Çok mu ağır gelmişti sözlerim?

Bir daha karşıma çıkmayacak mıydı?

İçimi sızlatan gerçekle gözlerimi yumdum. En doğrusu böyleydi. Bizim bir yolumuz olamazdı. Ben kabul etsem babam bir dağ gibi dikilecekti karşımıza. Haksızda değildi. Zar zor koptuğum uyuşturucu illetine bir daha düşmeyi göze alamazdım. Öte yandan aklımı kurcalayan şeyler bunlarla sınırlı değildi. Alparslan vardı birde.

Gerçekten arkadaş mı olmak istiyordu?

Bana acımış ve benimle uğraşmaktan vaz mı geçmişti?

Beynimden alev çıkacak gibi hissediyordum. Ne işe gitmeye mecalim vardı ne de yerimden kalkmaya.

"Bahar ne yapıyorsun burada?"

"Gün doğumunu izliyorum."

Babamın kaşları çatılırken "Bütün gece uyumadın mı?" dedi yanıma otururken.

Bazı günler, yani ben küçükken bu salıncakta aynen böyle otururduk. Elimde saçma saban bir sonla biten masal kitabı,bana okuması için bin bir şebeklik yapardım. Bu o kadar nadir olurdu ki onu yakaladığımda bırakmak istemezdim hiç. Bazende bilerek hasta olurdum. Elimden geleni yapardım hasta olmak için. Çünkü ne zaman hasta olsam yanımda biterdi. Gözlerindeki o saf korkuyu görmeyi severdim.

"Uyku tutmadı ne yapayım?"

Beni koltuğunun altına çekmesini bekliyormuşum gibi kollarımı ona sardım. Sığınmak istediğim tek liman burasıydı ama beni hep dışarıda bırakıyordu. Oysa her zaman yaptığım ilk hatada beni terk edecek sanır ve bu öfkeyle durmadan kendime zarar verirdim. Şüphesiz sorunlu genç kızlığımın bize en büyük zararı Emir olmuştu. Ne zaman babamdan görmeyi beklediğim sevgiyi göremesem ya Emir'e giderdim ya da babamın nefret ettiği bir şeyi yapardım. Ben deliye dönerken o da delirsin isterdim.

"Buz gibi olmuşsun." saçlarıma doğru mırıldanırken ufak bir buse kondurdu.

"Baba." dedim çoçuksu bir edayla"Beni seviyor musun? "

Duymaya o kadar ihtiyacım vardı ki...

" O nasıl soru Bahar? "dedi ama bir seni seviyorum demedi. Oysa iki kelimeyi söylemek çok zor değildi.

" Soru işte. Seviyor musun sevmiyor musun? "

" Elbette seviyorum. "

Sonra aramızda derin bir sessizlik oluştu. Zaten bizim aramızda hep bir şeyler olurdu. Sessizlik, derinlik ve aşılması imkansız daha büyük bir derinlik... Benimle uzun süre vakit geçirirse sanki o derinliğe düşecek ve karanlıkta kaybolacaktı. Duymak beni rahatlatır sanıyordum ama öyle olmamıştı. Şimdide hissetmek istiyordum o sevgiyi.

Neden bana böyle davranıyordu? İyi ama uzak.

Neden yanımdaydı ama aslında yok gibiydi?

Bunu ne zaman düşünsem anneme öfkelenirdim. Giderken kendisiyle birlikte babamıda götürdüğü için ondan nefret bile ederdim.

Aramızda her saniye çığ gibi büyüyen sessizliği delip geçen telefon sesimle babamın kolları arasından sıyrıldım. Bizimde sevgi gösterimiz en fazla bu kadar uzun sürerdi zaten!

Alparslan?

Arayan Alparslandı.

"Efendim Alparslan. Gece rüyanda beni mi gördün?" dedim sinirle.

HEZEYAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin