Şarkıyla okumanızı öneririm. Keyifli okumalar❤️
Bileklerine baktı. Koyu kırmızı kanın süslediği ince bilekleri sızlıyor, göz yaşları usul usul yanaklarına doğru süzülüyordu.
"Bahar!"
Babasının endişeli sesi tebessüm etmesine neden olurken ciddi anlamda şizofren olduğunu düşünüyordu. Aylardır eve uğramayan babası kapının ardında değildi. Bunu biliyordu. Sadece zihni onunla alay ediyordu. Buğulu gözlerini kapıya dikti.
Derin bir nefes alarak "Baba..." diye mırıldandı.
Sesi kendi kulaklarına dahi fısıltı halinde ulaşmıştı. Kapı ısrarla zorlanıyordu. Açılmamak için yemin etmişti sanki.
"Bahar! Bahar aç şu kapıyı!"
O kadar gerçekti ki duyduğu haykırış o kadar gerçekti ki duyduğu ses inanmamak elde değildi bu ilizyona. Korkuyordu. Ölüm onu korkutuyor. Bu evdeki yalnızlık kadar ağır ve sancılıydı ölümün soğukluğu.
Kapı açıldı. Babası içeriye girdi. Geleceğini bilse daha önce yapardı bunu. Şayet ölürken yanında olacaksa babası,hiç düşünmeden yapardı.
Babası dışında içeriye bir yığın insan girdi. Çiçek hanım, evin çalışanları... Fakat Bahar bir kişiye bakıyordu yaşlı gözlerle. Aylardır eve gelmeyen babasıydı hedefi!
Babası küçük bedenini kucağına alırken çalışanlardan birisi bez parçalarını bileklerine sarıyordu.
"Bebeğim..." dedi babası ağlamaklı bir sesle.
"Beni neden sevmedin?"
Kelimeler fısıltı halinde cümlelere dönüştü. Sadece babası ve Baharın duyabildiği bir fısıltıydı bu.
Şimdiki zaman
Yoğun bakımın önünde oturmuş, gözlerimi yere sabitlemiştim.
Son bir saat içinde ne olmuştu?
Buraya nasıl gelmiştim?
Nemli gözlerimi sıkıca yumdum. Gerçeğe yaklaştığımı düşünmüştüm. Emel bana bilmediğim bir şeyler anlatacak umuduyla gitmiştim o eve.
Peki sonuç ne olmuştu?
Kanlar içerisinde bulduğum Emel dışında elime ne geçmişti?
İçim titredi. Fakat bu titremenin üşümemle uzaktan yakından alakası yoktu. Herkes ölüyordu! Geçmişimdeki herkes bir bir ölüyordu. Bu... Bu benimde içimde bir şeylerin ölmesine neden oluyordu.
"Emel hanımın yakını mısınız?"
Kafamı kaldırarak başımda dikilen kadına baktım. Düğüm düğüm olan boğazım konuşmama izin vermiyordu. Evet anlamında kafamı aşağı yukarı sallamakla yetindim. Konuşsam tekrar ağlamaya başlayacaktım.
"Emel hanım sözlerini açtı. Israrla sizi görmek istiyor."
Hemşirenin yüzüne öylece baktım. Kadın muhtemelen aptal olduğumu düşünüyordu.
"Hanım efendi iyi misiniz?"
"İyiyim."
"O halde sizi hazırlayalım da arkadaşınızın yanına girin."
"Tamam."diyebildim.
Yıllar sonra ilk karşılaşmamız böyle olmamalıydı. En azından böylesine kanlı olmaması gerekirdi. Hemşirenin yardımıyla kısa zamanla hazırlanmış ve tekrar yoğun bakımın önüne gelmiştim. Duymak için yanıp tutuştuğum gerçeklere adım adım ilerlerken bütün bedenim titriyordu. Alparslan hakkında öğreneceğim tek kötü gerçek beni yerle bir edecekti. Bunu hissediyordum. Ters giden bir şeyler vardı. Bilmediğim ve bilmenin acıdan başka bir şey vermeyeceği şeyler vardı. Görüş alanıma Emel girdiğinde derin bir nefes aldım. Çok değişmişti. Bir zamanlar uzun olan sarı saçlarını kısacık kesmiş ve siyaha boyamıştım. Balık etli bir kız olarak hatırlıyordum onu. Şimdi ise benden bile zayıftı. Boğazım düğüm düğüm oldu. Her şeyin değişmesi, bu değişimlerin hep kötü olması içimi acıtıyordu. Yatağın hemen yanında durdum. Yanmaya başlayan gözlerim akmak için ısrarcı olan yaşlara geçit vermiyordu. Ne konuşabiliyor ne ağlayabiliyordum. Emel benim yerime her ikisinide yaptı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HEZEYAN
RandomSinsice oyunlar oynayan o değilmiş gibi gözlerime bakarken benliğim önünde diz çökmüştü. "Böyle olsun istemedim." Fısıltısı kulaklarımda çığlıklara dönüşürken yaşlı gözlerimi kuzguni gözlerine sabitlemiştim. Bir enkaz olarak geldiğim kalbinden şimdi...