Sabahın tümünü geçirdiğim yataktan kalkmayı başardığımda,plajın ortasında ki bara yöneldim.Alkol denen illeti sevmiyorum.Tam plajın ortasında,her yeri açıkta kalan değişik bir bardı.Şehirdeki gibi olacak değil elbet.Okyanusun kuma çarparken verdiği o huzurlu ses,kulaklarımı dolduruyor ve onunla birlikte şarkı mırıldanarak yürüyüşüme devam ediyorum.Sandalyelere oturduğum sırada,omzumda bir elin belirmesi üzerine kafamı kaldırıp bakıyorum,'melih?' -şaşırdın mı- diye yüz ifadesi oluşturmuş yanımdaki sandalyeye oturmuştu, ''nasılsın bakalım,mavi bela'' küçükken takmıştı bu adı,gözlerimin renginden geldiğimi anladığını söylemişti,parlıyorlarmış çocukluk işte. 'iyiyim çakal,sen?' yüzünü buruşturup, '' lanet olsun deme şunu artık,tamam yeniden özür dilerim.'' koluna vurup,'şaka falan da mı yapamıyoruz? taçsız kral' ''lakap takmayı bırakmamız gerekecek, hele ki o mağara adamıyla birlikte olduğun sürece-gözlerini devirir- neden yani''. Çocukken birbirimize hep lakap takar, şakalaşırdık tabii sonra kayahandan taşınıp bir daha haber bile vermemişti.Yüzümde oluşan buruk gülümsemeyi fark ettiği anda, elmacık kemiklerimi okşadı, ama arkadan gelen tehlikeyi görememiştik.
'umarım şizofrenimdir'.Bir yandan söyleniyor,bir yandan da öfkesini bastırmak için sıktığı yumruğu,melihin suratının ortasına geçirip;haftalarca gözünde ve diğer sevdiği bütün her yerinde morlukla gezdirebilecek kadar öfkelenmişti.
'hey dostum n'aber'.Çok yanlış başladın konuşmaya dostum. ''seni görmeseydim daha iyi olabilirdim.'Melih hiçbir zaman öfkesine karşı yenik düşmüş bir insan değildi,rahat tavırlarını takınır karşısındaki insanın kudurmasını izlemeyi tercih eden tiplerden olmuştur her zaman,tabii kuzeyin bundan haberi yok. 'bu,fırtınayı ortalıkta tek başına bırakırsan,kaparlar'.Çenesindeki damarın attığını fark edebiliyorum,'bir şeyler yapalım mı? ben çok sıkıldım hem üç kişi daha çok eğleniriz.'Melih kenardan gülmemek için kendini zor tutuyor,Kuzey;ölümcül bakışlarını gözlerimden ayırmıyordu.Melihin üstüne yürüdü,melih en sonunda dayanamadı, 'ne bu mağara adamı tavırları dostum?.Onu bu şekilde kısıtlayamazsın.' ''ha?-tek kaşını kaldırır- sen neden karışıyorsun buna?' iki gökdelen birbirlerine ölümcül bakışlarını atıyor, 'fırtına kıza karışma.' ''fırtına ha?''.Melihe sol kroşesini geçirdi,tereddüt bile etmedi.Melih yerde uzanmış,burnunu tutuyor,elinden kanlar akıyordu. 'bakma sen,kan tutar seni!'. 'lanet olsun kuzey,ne halt yiyorsun sen!' tek kelime bile etmedi,arkasına dahi bakmadan çekip gitti.Kolundan tuttuğum gibi,otele bıraktım,sağlık ekibinin gelmesini bekledim.
Kan tutar mıydı?lanet olsun kuzey neden bir şey bilmiyorsun o gün sana pansuman yaparken,sürekli gözlerinin kapatmasını başka bir şey sanman kadar aptalca bir şey yok,yumruklarını ringde göster,ölümüne dövüş.Ama sevdiğin kızın, arkadaşına sırf ona dokundu diye yumruklarını gösteremezsin.Hayır,gösteririm.İç savaş çıkmıştı adeta,her zaman a,b ve c planı olan kuzey ne yapacağını bilmiyordu,sadece bir kaç gün sonra geri döneceklerdi.O gece eve daha doğrusu, odaya gelmedi.haklıydı.
'istersen sen git fırtına.' ''kavga edip kalbini kırmak istemiyorum'' 'aptal mısın sen?' olduğu yerden doğruldu sanki bir şeyler biliyormuşçasına,'aldatmadı mı sekiz yıldır?,seni yiyecek gibi bakıyor.Bu kadar kör olamazsın.Sana karışamam, ama senin için korkuyorum fırtına.' ''ben eminim taçsız.'' 'kelebeksin ada, bir gün ömrün var ve sen saf ve temizsin.Biraz düşün.' kafamı salladım,dışarıda duran hamağa geçtim.O gece,uykum beni terk etti,yeniden.
'günaydın mele-,siktir.' yanında olmasına o kadar alışmıştı ki,gözünü açar açmaz onu görmeye,lanet olsun kuzey!.Sahip olduğun tek şeyi kaybetmiş olabilirsin bravo.Yatağa oturup ellerini yüzüne bastırdı,kapının açıldığını duymamıştı bile.Bileklerini tutan minik elleri fark ettiğinde,ellerini yüzünde çekti,Gözleri kan çanağına dönmüş halde olan tek kişi kuzey değildi anlaşılan.Yüzüme öylece bakıyordu,gözlerini korku ve pişmanlık kaplamıştı.İçini rahatlatmak için gülmeye çalıştım tabii başarısız olmuştum. aradaki sessizliği bozan kuzey olmuştu genelde ben bozardım,''neden gelmedin?'' derince yutkundu.'Melihle ilgilendim biraz,sonrada hamakta uyuyakalmışım.' ''yalan söyleyemiyorsun.'' biliyorum dercesine omzumu silktim.''geç yat''olduğu yerden kalktı, ben de bileğinden tuttum.''bırak.''. 'tamam pekala konuşmamız gereken bir şeyler var.' işte o korkulan an. Başla dermişçesine başımı salladım,tabii ilk başta sustu.
''melih?''. 'kayahandan, çok küçükken arkadaştık sonra taşındılar bir daha haber alamadık işte şimdi gördüm.' mutlu olmuşçasına güldü. 'tamam sıra ben de, neden yumruk attın?' ''sana bunu uçakta da söyledim.'' kaşımı kaldırarak baktım,'bana dokunan herkesi öldüremezsin.' ''deneyelim istersen'' gözlerindeki rekabeti gördüm. 'annem ve babam hakkında bir şey bilmediğine emin misin?' işte o kilit soru.Boğazımın düğümlendiğini hissettim,kuzeyin bakışları donuklaştı,'hey iyi misin?' kafasını salladı ve dizlerinin üstüne çöktü. ''sadece dinle araya girme olur mu? ve bana söz vermeni istiyorum.'' 'hangi konu hakkında?' ''beni bırakma'' 'korkutuyorsun kuzey'. korkman gerekiyor bakışı atmıştı, ve sözlerine devam etti;
'hani storm adlı bir şirket var ya babanın ve annenin çalıştığı yer, işte orası meriçlere ait. ve seni korumak için aralarını bozdular yani seninle.O kavgada yalandı,ama dediklerim gerçek inan bana.' beynimden vurulmuşa döndüm.
o sabah bütün gökyüzünün rengi gözlerinde buluştu,korku,öfke,hayal kırıklığı.Yalanın zehri boğazını yakıp geçerken,hisleri çöplük olmuş, ama hala ailesini istiyordu.Gökyüzünden düşen bir yıldız gibi çekip gitti,gelmemek üzere.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Haykırış-TAMAMLANDI-
Novela JuvenilHAYKIRIŞ#2 İTİRAF #10 Müzik#10 RUH #100 Karanlığına sürükleyecek tanıdık dudakları gözlüyorum şimdi. Şarkı mırıldanıyorum,bir sağıra bir umut duyar beni. Karanlığın içine bir kere girdiğinizde asla eskisi gibi olamazsınız. Ruhum karanlığının pranga...