Ne yapsam zamanı durduramıyorum,kaybediyorum.Kaybedişin resmi olur mu?fırça verirseniz size çizebilirim.Kahve ve çikolatasızlıktan öleceğim,ay olmuştur belkide bu kadar ara vermemiştim ben.Tamam çokta iyi bir şey değil ama işte...yatakta kıpraştığımı fark etmeden düşüncelerimin içinde dolaşıyordum, ''biraz daha ileri gidersen bunun sonu iyiye gitmeyecek.'' 'ne?'.Gerçekten ne olduğunu anlamamış,nasıl bir durumda olduğumu bile fark etmemiş,unutmuştum, kafam nerede benim?.Kolum uyuşmuş ve kaldırmam gerekiyordu,ama bu dev adam izin vermiyordu.Küçük hareketle kolu kaldırmamla,kuzeyin inlemesi bir olmuş,kas katı kesilmişti. ''gerçekten''dedi,konuşmasına izin vermedim,'üzgünüm' biraz uzatarak tatlı bir şekilde söylemiştim,bana böyle şeyler yakışmazdı tabii.Sonumu düşünmek bana kalmış ve ben de yaşamayı seçmiştim.Aradan bir kaç saat geçip,hava aydınlığına ulaşmış ben de kalkmak için hamle yaptığım sırada sol kolik bölgemde yanma hissettim,elimle orayı tutacağım sırada,kuzeyin elinin orada olduğunu gördüm,benden önce duygularım sana mı gidiyor benim? ''dikkatli olsana biraz.'' 'dikkatli kalktım zaten.' ''yo'' 'kuzey bir şey istesem yapar mısın?' ''ne isteyeceğine bağlı güzelim?'' 'çikolata' ''dünyaya aykırı geldiğini düşünüyorum bazen,gerekli gereksiz ne varsa seviyorsun yada üstünde kokusunu taşıyorsun.... neyse neli istiyorsun?'' 'her şeyi severim yani her türlü fark etmez işte' ''gelirim bir kaç saate,halletmem gereken şeyler var.'' kafamı salladım ve kalkmak için hamle yaptım, ve ''sen'' diye ekledi,''hiçbir yere gitmiyorsun hazırlar yanına getiririm.'' 'itaatkar günündesin galiba.?' ''sen... neyse''.Anlaşılan bütün gün yatakta geçecekti,yada hayır.Bütün gün yatmak bana göre değil,evden çıkar çıkmaz direkt yataktan kalkarım.Kapının kapanma sesini duyduktan sonra,dikkatlice yataktan kalktım, banyoyu kullanarak berbat haldeki yüzüme su vurdum,sanki düzelecek.Saçlarımı dağınık bir topuz yaptıktan,üstüme kazak geçirip çoraplarımı diz kapağıma çektikten sonra rahatça salona iniyordum,dikkatli ve sakin,dikkatli ve sakin.Sakinlik bana göre bir kelimeydi ama dikkatli... pek sanmıyorum.Kanallara baktıktan sonra,bir şey bulamamanın hüznüyle diz üstü bilgisayara yöneldim. 'the notebook' adlı film karşıma çıktı,merak edip açtım,sonra annemin dediği bir şey aklıma geldi,'en çokta dublajlı izleyelim cümlesi öldürür kızım,işte onlardan uzak duracaksın.' yüzümde oluşan buruk tebessüm,bilmiyorum, özlüyorum işte.
Filme başlamış, aralara girerek filmle konuşuyordum. 'hadi ama çok klişe!' 'aptal kızı bırakma!' 'mutlu son! bütün klişeler barınmış resmen!' 'lanet olsun kuzey sen nerdesin filmle konuşuyorum burada.' gerçekten sinirlerim hoplamıştı saatlerdir evde yok...hayır tezgahın arkasında! katıla katıla gülüyor...
''bensiz yapamadığını biliyordum.'' 'ha-ha çok komik... sen açta bi tarafına...' boğazını temizledi,arkasına koyduğu kırmızı kutuyu önüme koydu. 'bu ne ?' ''aç gör''. Kutuyu kucağımı koydu,yanıma uzandı,kutuyu açtığımda içinde her çeşit çikolata vardı her ne kadar klasik olsada açtığımı bastırır umarım.Gözlerimi büyüterek kuzeye döndüğümde,üstüne atladım ve sarıldım. 'teşekkür ederim' ''çikolata üretmeye başlasam bu kadar mutlu olur musun sen ya?'' 'şaka mı yapıyosun? şuan evlenebilirim bile!' kafasını salladı, ve yatmaya devam etti, ben de çikolataları büyük bir zevkle yedim. 'mmh- gerçekten' ''şu sesi çıkartmazsan sevinirim.'' yutkunup, sordum 'neden.', üstüme eğildi,nefesimle bir süre dans etti,yanağımda kalan çikolatayı öptü,yaklaştı,ve yaklaştı, çığlık atacak dereceye gelmiştim artık seslice nefes verdiğimde, ''işte bu yüzden.'' anladım dercesine kafamı salladım.
'fark ettim ki,' derin nefes aldı.'gözlerin karanlık tarafta etkisizleşiyor' ve ekledi 'gözlerini açmadan önce,karanlığın ruhunu emmesine izin ver çünkü bu sonsuzun başlangıcı.'
''ya'' dedim,''karanlıktan korkuyorsam?''
'benden korktuğunda bile bana sığınıyorsun.'
Paketinden çıkardı ve ağzına aldı,gri duman bütün salonu kaplaması üzerine öksürmeye başladım,'lanet olsun söndür at şunu' yanımdan kalkıp odanın başka tarafından içmesindense,elinden çekip aldım ve söndürdüm. ''pardon?'' 'ne?öldürecek misin beni? eğer ki yapacaksan şimdi yap.' ''henüz değil.'' aramızda geçen bir kaç dakika sessizliğin ardından sordum,'seni merak ediyorum.' ''karşındayım işte.'' 'öyle değil işte sorularım var' ''salla gelsin o zaman.''
'ilkin ne mesela herhangi bir konuda.'
''bir çok histe ilkim sensin bunu söyledim,ama dokunduğum yada diğer farklı şeylerde başkaları ve erken yaşta olduğunu söyleyebilirim...pekala ben cevapladım sen?''
'sen'
''ne yani?kimseyi öpmedin mi?'' hayır,sana ihanet ederim diye bakmaktan bile çekindim ama işte...
'hayır'kısa ve net cevaplar vermem tatmin etmişti.
''o zaman sonunda ben olacağım desene şuna.''
'evleneceğim kişinin senin kadar öküz olmasını istemiyorum,ve diğer bir çok şeyi ona saklıyorum.'
''bazen beni katil yapmak istediğini düşünüyorum,ölüme bu kadar mı susadın sen?'
'öyle'dedim.Vampirin kana susaması gibi,telefonun şarja ihtiyacı olması gibi.
''madem ki 'öyle' diyorsun.Bu şehrin mavi rengi gözlerinde saklı kalacak.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Haykırış-TAMAMLANDI-
Teen FictionHAYKIRIŞ#2 İTİRAF #10 Müzik#10 RUH #100 Karanlığına sürükleyecek tanıdık dudakları gözlüyorum şimdi. Şarkı mırıldanıyorum,bir sağıra bir umut duyar beni. Karanlığın içine bir kere girdiğinizde asla eskisi gibi olamazsınız. Ruhum karanlığının pranga...