3|Gereksizin biri işte

13.5K 1.2K 949
                                    

Multi medya ile okuyun*oy ve yorumlarınızı bekliyorum💗


🌷

Jungkook beni odasından kovduktan sonra odama çıkıp bir güzel ağlamıştım. Jungkook bana kaba davranmış olsa da, yine de kendince haklıydı.  Odasına izinsiz girmiş, üstünde üstlük ona sesimi yükseltmiştim. Aslında ağlamamın sebebi tamamen bana karşı sert davranmasıydı. Odasına girmem ve ya bana kızması asıl mesele değildi. Mesele Jungkook'un beni aşağlaması ve bana bir hiçmişim gibi bakmasıydı. Bu yüzden sesimi yükseltmiştim. Odasına girip girmemem umrumda değildi. O odayı güzel yapan zaten Jungkook'tu.

"Başım ağrıyor ağlamasan artık."

Yoongi hyung minik gözlerini kısmış, karşı koltukta uzanırken yüzünü bana çevirmişti.

Yoongi hyung benim tek kuzenimdi. Annemin erkek kardeşinin oğlu, üniversite son sınıftı ve matematik bölümü okuyordu. Anlayacağınız zıt kutuplardık. O benim her zaman iğrenerek baktığım, en basit ve kuralsız konuları çözerken bile ter döktüğüm lanet olası matematiki kolayca yapabiliyordu. Ki Yoongi edebiyat dersini görünce kaçan tiplerdendi. Bu sebeple de ben edebiyatta ona yardım ederdim o da bana matematikte yardım ederdi. Fakat ikimizde de bir ilerleme yoktu.

Bugün de hafta sonu olduğu için yanıma gelmişti. Güya beraber dışarıya çıkıp gezecektik. Yoongi hyung yine rahat koltuğu bulunca sızmıştı. Benim de işime geliyordu aslında, dışarıya çıkacak hali ve enerjiyi kendimde bulamıyordum. Malum Yoongi hyung geldiğinden beridir -ki nerdeyse bir saat olmuştu-ağlıyordum.

Yanaklarım ve gözlerim kızarmıştı.

"Demesi kolay tabi, gururum kırıldı benim, en çokta kalbim. Jungkook hep bunu yapmak zorunda mı?"

Hıçkırarak konuştuğumda yanı başımdaki yarısı bitmiş peçeteliğe uzanmıştım. Yoongi hyung ise yerinden doğrulmuş ifadesiz bakışlarını bana dikmişti.

"Jungkook değişti Jimin. O artık on bir yaşındaki çocuk değil."

Yoongi hyung gerçekleri yüzüme bir bıçak gibi vurduğunda kalbimin ilahi bir güç tarafından sıkıldığını hissettim. Doğru söylüyordu, Jungkook değişmişti.

O artık her zaman beraber vakit geçirdiğim, oyunlar oynayıp birlikte güldüğüm, çocukluk arkadaşım değildi. Çocukken bana her zaman gülümseyen, benimle yakın arkadaşmış gibi vakit geçiren Jungkook yoktu artık. Beraber kurabiye yiyip, dolaba saklandığım, koca malikanede saklambaç oynadığım, o sevimli, güler yüzlü çocuk yoktu.

Gözyaşlarım yüzünden nemlenmiş peçeteye bakarken,"Biliyorum." diye mırıldandım başımı öne eğip. Her şeyin farkındaydım. Ne yazık ki.

Sonra ise akan göz yaşlarımı silmiş, buğlanan gözlerimi bana üzüntülü bir ifadeyle bakan Yoongi hyunga çevirmiştim. Bana acıdığına emindim. Bunu bana olan bakışlarından anlamıştım. Benim için üzülüyordu.

"Ama o hasta oldu. Onu benden tamamen koparan hastalığıydı." dedim. Sesim ise içimdeki üzüntüyü gözler önüne sermişti. Kendimce Jungkook'un bana olan kaba davranışlarını hastalığına bağlıyordum.

Jungkook'un beyninde hipokampus yetersizliği vardı. Bu teşhis ona on bir  yaşındayken konmuştu. Hipokampus bir nevi beynin belleğidir. Beyne yeni bilgilerin girmesini sağlar, hafıza türlerinin çoğunda hipokampusun görevi vardır. Hipokampus zarar gördüğünde şimdiki zamanı hatırlamazdınız fakat geçmişteki yaşanan olayları ayrıntısıyla hatırlardınız.

Sadece hipokampusu hasarlı olan beyin yeni hatıra oluşumunda zorluk çekerdi. Jungkook on bir yaşına kadar herşey çok normaldi, beyninde herhangi bir hasar yoktu. Kaza gününe kadar...

 Memoria Persa | jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin