"İçimdeki boşluğu dolduran adam. Bana sevmeyi öğretip sevme eylemini en güzel beceren kişi. İlk öpücüğüm. Belki de geleceğim. Bazen seni hakedecek ne yaptım diye düşünüyorum. Bana her baktığında bunun son olmaması için dua ediyorum. Gülüşün ömrüme ömür katıyor. Gülüşünü seviyorum. Gülerken gözlerinin küçülmesini seviyorum. Bana sarıldığın zaman içinde kaybolmayı. Kalbinin sesini duymayı. Sessizliğini seviyorum. Beni şaşırtmanı seviyorum. Bana şarkı söylemeni seviyorum. Ah sevgilim seni öyle çok seviyorum ki. Başıma gelen en güzel şeysin. Beni özel hissettiriyorsun. İyi ki seninim. Sen herşeyimsin Mendes. Kısa zamanda kazandığım en iyi dost belki de. En güzel renk, en güzel şarkı. Sen hayatımın partisisin Shawn. İyi ki doğmuşsun. İnan buna en çok sevinebilecek kişi benim. Seni seviyorum mutluluğunu unutmayacağım adam. Nice mutlu senelere.. *Not:Hediyen dolabında* -Carly Lawrence"
***
Sürprizlere bayılırdım. Sürpriz yapmaya da ve şu an en sevdiğim insan için hazırlanmış onu bekliyordum. Aynı evde kalıyor olabilirdik ancak sanki birbirimizi tanımıyorduk. Shawn sürekli stüdyoya gidiyordu. Sabırla bugünü bekledim. Ve şimdi herkes oturmuş Shawn'ı bekliyordu. Cameron aldığımız malzemelerin hepsini kullanmıştı. Pastaneden pastayı ben aldım. Hepimiz kafalarıma parti şapkalarını taktık. Saatin ilerlemesine rağmen Shawn gelmeyince telaşa kapıldık.
"Nerede kaldı bu?" diyerek ayağa kalktı Matthew. O parti şapkaları yerine kendi rengarenk bebek şapkasını andıran bir şapka takmıştı. Nash pencereden aşağıya baktı.
"Gelmesi gerekti. Carly arasana." dedi. Kaşlarımı yukarı kaldırdım ve
"Biz küsüz arayamam. Hem burada olduğumdan haberi bile yok ki." dedim.
"Tamam gördüm geliyor." dedi heyecanla ve bütün ışıkları kapattık. Kapıyı Nash açacaktı ve sonra hep bir ağızla "SÜRPRİZ!" diye bağıracaktık. Biz Shawn'ı beklerken telefonum çaldı.
"Susturun şunu" diyerek ikaz etti Cameron.
"Özür dilerim." dedim ve cebimden telefonu çıkardım.
"Çocuklar Shawn arıyor."
"Gelmeden aç çabuk." dedi Johnson. Kafamla onayladım ve telefonu kulağıma götürdüm.
"Hey!" dedim. Durgun konuşmaya özen gösteriyordum.
"Naber?" dedi. Ortam çok sessiz olduğu için Shawn'ın sesini diğerleride duyabliyordu.
"İyiyim. Sen?" dedim.
"Bende." dedi ve duraksadı. Bütün gözler bana dönmüştü.
"Ben bugün biraz gecikebilirim." dedi. Hayes yanımdan gülmeye başladı.
"Nasıl da rapor veriyor." diyerek fısıldadı. Bacağına vurdum ve sustum.
"Sorun değil. Johnson ile takılıyoduk bizde." dedim.
"Tamam." dedi.
"Tamam." dedim. Tam telefonu kapatacakken
"Carly" diyerek beni durdurdu. "Seni özledim." dedi. Bakan bilmem kaç çift gözün içinde utanma krizlerine girmem an meselesiydi.
"Bunları gelince konuşsak daha iyi olur."
"Haklısın. Evde görüşürüz." dedi ve kapattık. Hepsi sırıtıyordu. Sinirlendim ve
"Dönün önünüze " diyerek onları uyardım.
"Seni özledim." dedi Matt Shawn'ın taklidini yaparak. Koltuktaki yastığa uzandım ve ona fırlattım. Sonra bende gülmeye başladım. Kapının çalmasıyla herkes sessizleşti. Nash kapıya doğru gitti. Açmadan önce bize baktı ve onay bekledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
life of the party // shawn mendes
Fanfic"Messi mi Ronaldo mu?" dedi. Kahkaha atmıştım. "Ah hadi ama bi çok kız Ronaldo hayranı. Sadece merak ettim." "Pekala. Kesinlikle Messi." dedim. Hala gülüyorduk. "Neden?" "Çünkü Messi ve Ronaldo futbolcu değilde aynı okula giden arkadaş olsalar, Rona...