Selam! Bu kez sürpriz yapıp aniden geleyim dedim:)) Satır arası yorumlarınızı okumayı özledim, buluşalım mı? Keyifli okumalar 🌸20. BÖLÜM: ''SON DEFA''
İnceldiği yerde kopuyorsa eğer hayat, o ip incelene kadar çabalamak değil, daha kopacağını anladığın an makas vurup durduğun safı belli etmekti doğru olan; çünkü güç altın bir tepside önüne sunulan değil, eylemlerinle ruhunu ortaya koyarak elde ettiğindir.
Alin Kızıltoprak
Bazen biri gelir, tüm doğrularını birer bıçak formuna sokup gırtlağına çökerdi. İnsanın elinden bıçağı tutan kolu çevirip bertaraf etmek gelse de kalbi izin vermez, ölüme bile isteye lades derdi.
Çünkü güç kalbinden gelmediği takdirde akıl insana asla imtiyaz göstermezdi.
"Yüzüme bakacak mısın artık?" Öylece dalıp kaldığım Hazel'den gözlerimi çekerek bana seslenen Savaş'a baktım. Tıpkı benim Hazel'e baktığım gibi çaresiz gözlerle beni seyrediyordu. "Konuşmayacak mısın benimle Alin? Çok özledim ben seni..."
"Ne konuşayım ki ben seninle..." diye mırıldandım ağzımın içinde. "Eski karını ne kadar çok sevdiğin ile ilgili mi muhabbet edelim istersin? Onu o kadar sevdin ki sana olan ihanetine rağmen himayenden çıkarmadın, ondan o kadar vazgeçemedin ki hâlâ adamların attığı her adımının haberini sana yetiştiriyor. Daha koyu muhabbetlere de girelim mi ha? İster misin? Ama inan bana sen zararlı çıkarsın."
Savaş söylediklerime tahammül edemiyormuş gibi beni kollarımdan yakalayarak az önce Hazel'i izlediğim pencereye sırtımı dayadı. Gözbebekleri alev alev yanarken, "Ben seni seviyorum lan!" diye öyle bir bağırdı ki, elimde olmadan irkilirken buldum kendimi. "Ben seni seviyorum! Köpek gibi seviyorum! Sırf sana zarar gelmesin, seni de kaybetmeyeyim diye kanını içsem doymayacağım, geriye kalan tüm yıllarını zehir edeceğime yemin ettiğim o kadını serbest bıraktım anlıyor musun?"
"Ama hâlâ ne yaptığıyla ilgileniyorsun," derken gözlerimi devirdim. "Bırak beni Savaş."
"Sana zarar vermesin diye güzelim, alacak mı aklın artık söylediğim sözleri? Daha ne kadar inat edebilirsin ki?"
"Ya ben tanımıyor muyum seni!" derken ellerimi kaldırarak göğsüne sertçe vurdum. "Yıllarca bir eve hapsettiğin eski karını alım balımla falan bırakmadın sen dışarıya! Öyle şartlar sundun, öyle tehditler savurdun ki o kadın bırak arkandan iş çevirmeyi bir daha seninle aynı şehirde bile durmazdı eğer sen engel olmasaydın!"
Savaş kurduğum kelimelere sinirleri bozulmuş gibi gülümsedi. "Yalnızca beni tanıyorsun." Kaşlarını usulca havaya kaldırdığında, "O kadını değil, onun nasıl bir yılan olduğundan haberin bile yok ama ben senin dediğini yaparsam, ondan elimi ayağımı çeker ve kendi haline bırakırsam işte o zaman onu da tanıyacak fırsatı bulursun güzelim." dedi. "Ama biliyor musun, benim senin zarar görmene zerre tahammülüm yok."
Durdum, gözlerinin ta içine bakarken orada kendime dair bir şeyler aradım. Bana olan hislerindeki gerçekliği tattım ama mantığım... İşte o içimde her zaman kalbimin karşısında durmaya yeminli bir zehir gibiydi. Hem içimi hem dışımı sarıyordu, çünkü erkeklere; hislerine güvenilmeyeceğini Gediz Alaca'dan, bizzat Hazel'e ulaşmak için değersiz bir bez parçası gibi kullanıldığımda öğrenme fırsatı bulmuştum.
"Gerçekten seviyor musun beni?" diye mırıldandım, birlikte binlerce anılar biriktirdiğimiz aylara rağmen. "Kalbinde ki tek kadın ben olduğuma emin misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK OKYANUS II
Fiksi RemajaBir eliyle ensemi sıkıca kavrayıp bedenimi kendisine yaslarken, dudaklarını hemen dudaklarımın kenarına bastırdı. "Ellerimi açtığın an başına gelecekleri biliyorsun değil mi?" diye sordum, sıcak nefesi tenime vuruyor, gözlerinin içine kadar güldüğün...