Canımın saklısında bir can idin ki,
Dönemez dilim, kalemim çaresiz,
Donup kalmıştır ve de ellerim, elleri böğründe.
Yürek paralayan çığlıklarıyla,
Bir bilsen, nasıl da çırpınır kalbim.
Nasıl da, nasıl da, milyon kere nasıl da,
Nasıl da yaman sevmişem ben seni, bir bilsen.
Bilemezsin, bilemezsin, kimseler bilemez.
Bir ben bilirim oysa,
Bir de "Off" çektiğim şu karşıki sıradağlar.
Ki, tembel merikeklikleri kanatlanır, bir zahmet.
Panik atak geçirir,
Hanım hanımcık dağtavşanları.
Ve açar gecesefaları, sarısıcak öğlen vakitlerinde.
Uykulu baykuşların dilinde ince bir sitem.
Beddua mı rahmet mi bilinmez.
Mavi perçemi yakamozlu bir yörük kızı görünür sonra,
Çoktanseçmeli değil de,
Çoktangeçmeli anlamış gibi hayatı,
Durur tevekküllü ve de kaskatı.
Ve yıldızlar sonra, akıl verir gibi bir ilkokul çocuğuna,
Düşüp önüme yol gösterir,
Umut devşirir, lamba cinlerinin saklısından.
Ve ben her seferinde ilkmiş gibi aşık olurum sana.
Lamba cinlerinin, Yörük kızlarının, baykuşların sonra,
Gecesefalarının, dağtavşanlarının ve de,
Merikekliklerin ve sıradağların şahitliğinde.
Vurulur sana, acemi bir ceylan gibi yüreğim,
Sevdalı kanım bulaşır ellerine, yüzüne, yüreğine.
Ve şavkında dolunayın,
Oynaşır kızıl kızıl...