Gün bitse
Güneş, çıplak denizin orta yerinde
Bir denizkızı gibi gözden yitse.
Ve sen, gözlerini alıp gelsen bana
Ve ellerini, ayaklarını ve.
Oturup birer demli çay içsek karşılıklı
Dünyanın gamından kasavetinden uzak.
Uzak hercai vesvesesinden
Sadece sen ve ben.
Çayımızı yudumlasak
Ve biteviye konuşsak.
Anıları genzimizi yakan çocukluğumuzdan
Dem vursak mesela.
Sen, saçını çekip çekip kaçan o haylaz çocuğu anlatsan
Bir hınçla Nurgül öğretmene şikâyete gittiğin
Ve cetvelle dayak yiyince için için üzüldüğün o çocuğu.
Ben, çinko çatılardan kayıp kayıp kar yığınlarının arasına gömülen
Ve her seferinde zatürrenin eşiğinden dönülen
O uzak, o soğuk çocukluğumu.
Kelimeler, çatılardan sarkan buzlar gibi asılı kalsa havada
Seksenlerin İstasyon Mahallesi Kars'ının
Ve ağır ve sonsuz bir yük katarı gibi
Üstümüzden geçişini on iki Eylül cuntasının
Anlatsam sana.
Çaylarımızı yudumlasak
Sobamızın üstüne birer avuç da kestane koysak hani.
Ve biteviye konuşsak
Konuşsak.
Güneş, bir denizkızı gibi yorgunluğunu atadursa serin sularda
Ve ay hasedinden çatlayadursa yukarılarda.
Ve biz konuşsak
Konuşsak.
Varsın çayımız bitsin
Küllensin sobamızın ateşi
Sen gitme ama
Yanımda kal
Bırak, üstümüzde kalsın bu vebal...