Bizi ayartan, şarkılar olur elbette
Kalbimi alıp alıp ayaklarının dibine seriveren
Dost canlısı, bildik şarkılar.
Bir de, gecenin laciverdinde
Davetkâr bir hızla yayılan
Kasvetli o anason kokusu.
Ve aşkın en harbi tanımıdır
Henüz kalkılmış bir rakı masası.
Kim bilir hangi kırgın aşkların
Ağır bilançosu saçılmış
Anaforlu bir muhabbetten arta kalan.
Masadan taşan hüzün sarıverir insanı.
Mesela şu yarım kalan kadeh
Nirengi noktaları tarumar olmuş
Bir aşkın izdüşümü mü?
Ya da henüz reddedilmemiş bir aşığın
Mutlu, umutlu düşü mü?
Bizi ayartan, şarkılar olur elbette
Kalbimi alıp alıp ayaklarının dibine seriveren
Dost canlısı, bildik şarkılar.
Ve uzamış, tortulu hüzünleri
Boğazımızdan ilk yudumda sıyırıp alıveren
O anason kokusu.
İçelim biz de ve şarkımız çalsın.
Ve sen, Prenses, bozguna uğramış bir ordu gibi
Yıkma boynunu öyle.
Delisi olduğum gözlerini gözlerimden alma
Bırak kalsın.
Yalan yanlış aşkların
Gayrimeşru çocukları gibi
Saçıp orta yerimize geçmiş hatıraları
Duru aşkımıza kara çalma.
Bak, yokuz diye biz, o mütebessim deniz
Tek tek söndürüyor yakamozlarını.
Bırak çapsız çöplüklerin uyuz horozları
Pay etsinler kendi aralarında o cılız kozlarını.
Bizi ayartan, şarkılar olur elbette
Kalbimi alıp alıp ayaklarının dibine seriveren
Dost canlısı, bildik şarkılar.
Ve o şarkılar bir kez daha hatırlatır bana
Senden önce bir kum tanesiydi
İçimde büyüyen o kocaman inci.
Ve her seferinde yeniden
Adınla anlam kazanır
Hüzünle sarmalanmış o yaşama sevinci...