Yok yok,
Tonunu tutturamam gökyüzünün bir defa,
Mavisi az, beyazı çok olur,
Ya da beyazı az mavisi çok, anlayamam
Ki, ikisinin de vebali büyüktür, kaldıramam,
Denizler hele,
Dersini ezber etmemiş haylaz çocuklar gibi,
Gel, dersin gelmez, Git, dersin gitmez,
Sıradan dağlar bile, yanardağ pozlarında,
Bir kurum bir kurum görme,
Irmaklar desen, bende gelmez, asi,
Alıp alıp başlarını uzak okyanuslara karışmak isterler,
Ki, okyanuslar, cehennemleridir tatlı suların.
Yok yok, sensiz olmaz,
Mücrim bir sızı işler inceden, aklıma düştükçe sen,
Gelmişine geçmişine söverim sonra dünyanın,
Dinozorları bile tutar ahım,
Sızlar kemikleri, "Dünya Tarihi" müzelerinde,
Şarkılar sonra, hüzün olur lapa lapa yağar üstüme,
Türküler sağanak,
İliklerime işler, nalet bir romatizma gibi,
Salya sümük ağlamak,
İlaç için, bir hain tebessümden bile mahrum kalır,
Ayılmak için yüzüme çarptığım suyun aynası,
Ve daha da fenası,
Bir, "Cennet" borcum var benim sana,
Harman yerindeki buğday yığınına atlar gibi,
Tutup ellerinden birlikte atlayacağımız,
Henüz elması dişlenmemiş,
Nur damlası bir "Cennet",
Yok yok,
Sensiz olmaz...