Temizlik şu bu derken işim uzamış muhtelif kereler annemin evde olmadığında olduğu gibi şirketten en son ben çıkmıştım. Saat neredeyse ona geliyordu. Gece bekçimiz Yalçın Ağabeyin mesaisi bile başlamıştı.
— Oo Aylin Hanım yine geçe kalmışsınız, diye takıldı.
— Ofisi temizledik oh mis oldu. Hayırlı nöbetler Yalçın Ağabey, dedim el salladım ve arabama bindim. Yorulmuşum öyle bir kaldım. Sonra baktım susamışım "Bir yudumda su içeyim" dedim. Ama araba soğuk, kış yavaş yavaş yüzünü göstermeye başladı. Gerçi İstanbul'un kışı Kasım'da başlar ama işte geceleri yine de serin. Arabayı çalıştırdım. Arabanın içini son ses "Nothing else matters" doldurdu. Külüstür namemin telefon falan bağlayacak yerleri olmadığı için cd dinliyordum hala ya da radyo. Cdlerimi de kendim hazırlıyordum. Bu karışık metal cdimdi. Yolcu koltuğunun önüne eğilip suyumu aldım, doğruldum. Suyun kapağını açtım gece sessiz bomboş otoparkta arabamın camı dan dan dan çalındı. Korkuyla çığlık atıp, elimdeki su şişesini havaya attım.
Açık olan şişe başımdan aşağı geçti. Cama kafamı çevirdiğim zaman bana uzaylıymışım gibi bakan bir adet Bora Bey görmem bir oldu. Saçımdan akan sularla ıslak sıçana dönmüştüm. Camı açtım;
— Ya Bora Bey Allah aşkına yani bu yaptığınız... Ellerini havaya kaldırdı.
— Özür dilerim yani ben böyle bir tepki vereceğini...
— Bora Bey gecenin onunda, şirket otoparkında tek başına olduğumu düşünürken, arabamın camına dan dan dan vurulunca ne yapmamı bekliyordunuz acaba? Dedim dişlerim birbirine vururken.
Hem korkudan hem başımdan aşağı gecen bir şişe sudan (ki suyun çoğunluğu pantolonuma gelmişti) üşümeye başlamıştım o yüzden dişlerim takırdıyordu.
— Galiba ıslandın. Şey yanında kuru kıyafetin varsa...
— Var Bora Bey var. Hatta benim burada kendime ait bir gardrobum var, dedim dişlerimin arasından. (Sadece çantamda iki gün önce alışveriş merkezinden alıp çıkartmayı unuttuğum çamaşırlar vardı o kadar) eve kadar kesin hasta olacaktım. Üstelik annem de yoktu.
— Tamam tamam yukarı çıkalım ben benim kıyafetlerden sana bir şeyler vereyim. Kendimi suçlu hissediyorum, benim yüzümden oldu, dedi.
Onun kıyafetleri bana dar gelirdi be... diyemedim. Kafamı salladım. Yukarı çıktık. Odasını görünce;
— Demek bu yüzden geç kaldın ha? Eline sağlık odam çok güzel olmuş, dedi.
— Rica ederim, görevim. Dedim ve arka taraftaki gizli kapıyı açtı. Aslında gizli değil de pek kapı olduğu da belli olmayan bir kapı. Niyazi amcanın özel bölümü. İçinde gardırobu, lavabosu ve açınca tek kişilik yatak olan koltuğu vardı.
Gece geç saatlere kadar çalıştığımız zamanlarda burada yatıp dinlenirdi Niyazi Amca. Bora Bey devraldığından beri odaya hiç girmemiştim.
Odaya keskin, erkeksi parfümünün kokusu sinmişti. Yatak olan koltuk yerine daha şık, küçük bir koltuk gelmişti. Minik bir sehpa ve üzerinde bir kaç kitap duruyordu. Gardırop değişmişti. Sanırım tek tadilat şimdilik buraya yapılmıştı.
Gardırobu açtı. İçinden bir kot, bir kazak çıkarttı;
— Hemen değiştir üzerini hastalığın tekrarlayacak, dedi.
Pantolona ve kazağa baktım. Kafamı salladım. Dışarı çıktı.
Aldığım gibi lavaboya geçtim. Üzerimi değiştirdim. Pantolonun beli bol kalçası biraz dar gelmişti. Zaten kısa olan paçaları bende daha da kısa durmuştu. Çünkü benim bacak boyum muhtemelen ondan uzundu. Balıkçı kazağın da ön kısmı malum olanları saklamakta zorlanıyordu, birazdan fazlaca bana yapışmıştı. Ama yapacak bir şey yoktu. Elimdeki en iyi alternatif bunlardı. Kabanımda sırılsıklam olduğu için üzerime giyecek bir şeyim de yoktu mecburen dışarı çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevmek Zamanı (#Tamamlandı)
General FictionAylin Öz ünlü moda firması Peralto'da yönetici asistanı olarak çalışmaktadır. Niyazi Varol ilerleyen yaşına rağmen hala işinin başındadır. Biricik kızı şirkette başa geçmeyi reddedince şirketi devretmeyi düşünmeye başlamıştır. Peki Aylin bu durumda...