56.BÖLÜM

38.5K 1.9K 298
                                    

Yanına oturdum. Beraber dosyaları incelemeye başladık. Le Beau Monde hem Peralto  hem de Morgan ile çalıştığı için hesaplarında bir karışıklık varmış. O yüzden Peralto'nun bir ödemesini yapmıyorlarmış.

Bizim dosyalarda bir fatura açıkta ödenmemiş gözüküyordu. Ama onların gönderdiklerinde bir şey gözükmüyordu.

— Muhasebeye niye yollamıyorsun? Onlar daha çabuk bulur, dedim Morgan'ın evraklarını incelerken. Kafasını dosyadan kaldırmadan bakışını bana doğru çevirdi ve;

— Bak ben bunu bilmiyordum iyi ki söyledin, dedi tek kaşı havada.

— Ya niye kızdın ki şimdi. Ben sadece...

— Hayatım iki firma birbirinden özellikle finans konusunda apayrı. O yüzden faturaları neden onlara göstereyim, dedi önüne dönerken.

Kıpkırmızı olmuştum. Çünkü dediği doğruydu. Yani bir çeşit yatak odanın kapısını yabancılara açmak gibiydi bu. Nedense ben iki firmayı bir diye düşünmüştüm ama değildi.

— Özür dilerim. Yani ben birden iki firmayı...

— Tamam canım ben özür dilerim. Sabahtan beri nerede ne hata var bulamıyorum. Hırsımı senden çıkarttım, dedi elimi tutarken.

Dudaklarım çizgi halinde gülümsedim. Lütfeten bir gülümsemeydi bu ve Le Beau Monde ile Morgan'ın dosyalarını karşılaştırmaya başladım. Cetvel ile satır satır bakarken geçen ayın dosyasında bir şey dikkatimi çekti. Peralto'nun ilk sipariş faturası onların dosyasında Morgan olarak kaydedilmişti. Morgan'ın hesabını kapattıkları için ona bakmak hiç akıllarına gelmemişti. Biz açık verirken onların hesap kapanmış gözüküyordu.

Hemen Bora'ya gösterdim. Baktı inceledi. Gözlerindeki rahatlama görülmeye değerdi. Beni alnımdan öptü ve;

— Oh be Aylin harikasın hayatım. Çok sağ ol aşkım. Sabahtan beri hep toplamlara baktım evrakları incelesem açığı bulacakmışım. Aferin benim akıllı sevgilim, dedi ve beni kocaman öptü.

Öpücük fazla kocaman olunca ancak telefon çalınca kendimize geldik.

— Aklıma zararsın Aylin. Aklıma zarar, dedi ve gömleğinin son düğmesini açtı. Tabii kravatı yine dağıldı. Akşam için aynı mağazadan ona da siyah kravat, mendil ve kol düğmesi almıştım takacağını ümit ederek.

Telefona cevap verip ona uzattım ve o telefonla konuşurken masama döndüm. Biriken işlere baktım, üretim raporlarını temize çektim, bilgisayara yükledim ve saat baya bir oldu. Baktım geç kalacağım ona aldığım kravat, mendil ve kol düğmesini torbadan çıkarttım.  Çok şık bir kutuya koymuşlardı. Kapısını çalıp içeri girdim.

Elimdeki kutuya baktı;

— Bu ne? Diye sordu merakla.

— Akşama ne giyeceğini bilmiyorum ama eğer ki takım elbise giyersen bunları takar mısın? Uyumlu olur hani yani o bakımdan, dedim ayağa kalktı, yanım geldi;

— Benden şu yüzük dışında hediye kabul etmeyen sen (evet Amerika'da da bunun ufak tartışması yaşandı. Orada da bir şey istemedim alışverişe gittiğimizde. Çok beğendiğim şeyleride bütçeme uygunsa kendim aldım) bana hediye aldın. Ya kabul etmezsem, dedi tek kaşı havada.

— Şey ben, hediye gibi değil yani hani... derken, elimden kutuyu aldı içini açtı baktı, kafasını kaldırdı bana baktı;

— Geç kalma sen çık. Akşam Adnan Bey gelip sizi alacak, dedi ben ağzımı açıp bir şey diyecekken;

— Madem kıyafetlerimiz uyumlu olacak sen de bana uy o zaman ve hayır deme, dedi ve beni iki arada bir derede bıraktı.

Annem kesinlikle kabul etmeyecekti ama anladığım kadarıyla öbür türlüsü de Bora'nın içine sinmeyecekti. Sadece kafamı sallayabildim ve içeri geçip eşyalarımı topladım. Çıkmadan kapısını çaldım;

Sevmek Zamanı (#Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin