22. BÖLÜM

62.8K 3K 382
                                    

Defile sabahı erkenden kalktım. Duş aldım ve Sinem yine dakik beni geldi aldı.

— Heyecanlı mısın çekirge, diye sordu bana bakarak.

— Sinem başıma öyle bir iş açtın ki bilemiyorum. Umarım altından kalkabilirim. Yüzünüzü kara çıkartmam, dedim sesim titreyerek. Heyecandan sesim titriyordu gerçekten.

Sinem uzandı elimi tuttu;

— Aylin korkma her şey güzel gidecek. Ben ve en önemlisi Aydın sana güveniyoruz. Sen de bu yetenek doğuştan var, dedi.

— Teşekkür ederim Sinem umarım gördüğünüz gibidir, dedim ve sonra Sinem elimi radyoya koydu

— Yol boyu müzikler senden, dedi. Güzel bir radyo kanalı buldum ve gidene kadar şarkı söyledik.

Kulisten içeri girdik içerisi resmen savaş alanıydı. Her kafadan bir ses çıkıyordu. Bir tarafta kuaförler, makyözler diğer tarafta terziler. Önce yine bir prova istedi Aydın. Son bir prova yapıldı. Sonra hafif bir şeyler yedirdi bize ve beni vücut makyajına aldırdı.

Zayıfladığım halde dolgun olan vücut hatlarımı makyaj ile daha da belirginleştirmişlerdi. Dizimde ki yara izim kalmamıştı. Ten rengim ise hafif bronz olmuştu. Sonra makyaj kısmı başladı. Saatlerce boyandı yüzüm. Cildim porselen bebek cildine döndü.

Sonra sıra saçlarıma gelmişti. Saçlarımın arasına başka bir tonda çıtçıtlar takıldı ve kafamda kocaman bir saç yuvası oldu. Sonra saçlarımın yarısı lüle yarısı düz değişik bir topuz yapıldı ama sıkı sıkı değil gevşek bir topuz.

Takma kirpiklerim ve saç modelim ile kutu bebeğine benzemiştim. Turkuazlı elbiseyi giydim. Aynaya baktığımda kendimi tanıyamadım. Bu ben miydim?

Hafif göğüs dekoltesi yapılan makyajla daha dolgun gözüken göğüslerime dikkat çekiyordu. Uçuşan etekleri arasından voleybolun bana en büyük armağanı olan düzgün bacaklarımı hayal meyal ortaya çıkartıyordu.

Yapılan makyajla elaya bakan gözlerim yeşil gibi duruyordu. Sinem'in beni görünce dili tutulmuştu.

— Salon alev alacak, dedi sadece.

Yavaş yavaş salon dolmaya başlamıştı. Garsonlar ellerinde ordövr tabaklarıyla geziyorlarmış. Mış diyorum çünkü biz göremiyorduk. Bir ara Bora Bey kulise geldi Sinem beni arka tuvalete sakladı. O gidince çıktım. Beni sormuş "Mankenlere yemek almaya gitti" demiş Sinem.

Ve beklenen an geldi. İlk önce altın mankenler yeni desenli nevresimlerle podyuma çıktı.

Sonra ilk ben çıkacaktım podyuma. Biz prova yaparken boş olan podyumun çevresine çepeçevre sandalyeler dizilmişti. Nasıl yaptıysa Sinem Bora Beyi tam karşıya oturtmuştu. Yani kalkıp kulise gelmesi imkansız bir noktaya.

Ona bakmamaya çalışarak yürüdüm. Tam podyumun ucunda durdum pozumu verdim veee göz göze geldik.

O yüzden neler neler geçiyordu. Öfke, hayranlık, kızgınlık, gördüğüne inanamamak, şaşkınlık, beğeni, sinir ve en son sıkılı dişler atan bir damar çıkan bir telefon geri dönen ben alkışlardan inleyen bir salon.

Diğer kızlar sırayla podyuma çıkarken ben ikinci kıyafeti giyiyordum kırmızı olanı. Takıları çok şık olmuştu. Çanta ise tam istediği gibi. Kafama tüllü bir şapka monte edildi. Ben her an kulisi basacak bir Bora Bey bekliyordum. Ama Sinem her şeyi milimetrik ayarlamıştı kulise girebileceği tek nokta şu anda podyumdu.

İkinci kıyafet biraz daha prenses variydi. Sadece straplez olan üst kısmı benim biraz iri olan cicişlerimi her an ortaya çıkartacakmış gibi duruyordu. Onun dışında kocaman kabarık eteği ve kafamda ki şapka ile tamamen oyuncak prenses bebeklere benzemiştim.

Sevmek Zamanı (#Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin