İstanbul'a dönüş daha kısa sürmüştü. Yaklaşık sekiz saatte gelmiştik. Alana indiğimizde akşam üstü beş buçuk falandı. Gümrükten geçtik valizler için beklemeye başladık.
İşte ilk kavgamız orada patlak verdi.
— Bora ben eve gitsem. Şu valizimi falan boşaltsam. Evi bir dolaşsam. Yarın işe evden gelirim. Akşam sana gideriz, dedim yorgun bir şekilde.
— Bana derken? Anlamadım, dedi tek kaşı havada. Ben uçakta gene uyumuştum. Ama o uyuyayacağım diye bindiği uçakta iş güç derken yine uyuyamamıştı. Siniri ondandı sanırım.
— İşte senin evine, dedim gözünün içine bakarak.
— Aylin orası bizim evimiz ve sen bu gece evine geliyorsun hayatım, dedi gözlerini gözlerimden çekmeden. "Ama benim eve gitmem gerekiyor" diyemedim. Gözleri tüm uçuş boyunca uyumayıp bilgisayara baktığı için kıpkırmızıydı. Zaten yorgundu ve yorgundum didişecek halim yoktu o yüzden üstelemedim. Onun yerine başımı salladım ve telefonumu çıkarttım.
Telefonumu açtım annem aramış ve sesli mesaj bırakmış "İnince ara" diye. Aradım.
— İndiniz mi kuzum? Diye sordu annem sesi inanılmaz neşeli geliyordu.
— İndik annem valiz bekliyoruz, dedim elimden geldiğince neşeli olmaya çalışarak.
— Eve ne zaman gidersin? Diye sordu. Öylece kaldım. Çünkü neşeli bir ses ile sorulan "Eve ne zaman gideceksin?" Sorusu. Annem kesin ya İstanbul'a gelmişti ya da gelmek için hazırlanıyordu.
— Valizler gelsin Bora Bey beni eve bırakacak, dedim Bora'ya bakmadan. Bakarsam gözlerinden kesinlikle alev çıkacağına emindim. Bunu söyler söylemez bir el belime sarıldı ve beni kendine çevirdi. Tek kaşı havada "Hayırdır" der gibi baktı. Elimle "Bir dakika" işareti yaptım.
— Tamam tamam eve gidince beni ara, dedi annem gülen bir sesle.
— Tamam annem, dedim telefonu kapattım.
— Yani illa eve gideceksin öyle mi? Diye sordu dişlerinin arasından.
— Canım annem sanırım evde. Bana sürpriz yapmak için söylemiyor. Beraber gideriz kendin de görürsün, dedim ve banttan valizler gelmeye başladı. Gidip hiç konuşmadan valizleri beklemeye başladık.
Valizleri alıp alandan çıktık. Adnan Ağabey bizi bekliyordu. Arabadan indi. Bora'dan valizleri alırken "Hoş geldiniz." Dedi. Binelim diye arabanın kapısını tuttu ve valizleri bagaja yerleştirdi. Sonra da yola çıktık. İkimizinde ağzını bıçak açmıyordu. Neden sonra yolu yarılamışken Bora sinirli bir şekilde;
— İlk önce Aylin Hanımın evine gideceğiz, dedi dişlerini sıkmaktan çenesindeki kas atıyordu. Yahu ben New York'ta başka bir Bora ile mi gezmiştim acaba? Aradığım o Bora'ya dakika bir gol bir ulaşamıyordum. Ülkenin havası buna yaramıyor ben anlamıştım, içindeki maçoyu direk dışarı çıkartıyordu.
İstanbul'dan sanki hiç gitmemişiz gibi olmuştum o trafik keşmekeşini görünce. Okul ve iş servisleri, bir sürü araba, otobüs trafik adım adımdı. Ben o kadar trafiğe alışık olmadığım ve arabanın içinde de voltaj yüksek olduğu için gözümü kapatıp dinlenmeyi tercih ettim. Yolumuz zaten baya bir uzun sürmüştü.
Eve geldik ben inmez diye düşünürken indi valizimi aldı, elini belime koydu ve beraber apartmana girdik. Asansörde konuşmadan yukarı çıktık. Ben anahtarı daire kapısına taktım tam çevireceğim kapı açıldı ve annem;
— Sürpriz! Diye bağırdı. Onu gördüğüme o kadar çok sevinmiştim ki Bora'yı falan unuttum. Boynunu yanaklarını koklaya koklaya öptüm. Farkında değildim ama gözlerimden yaşlar iniyordu. O kadar çok özlemiştim ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevmek Zamanı (#Tamamlandı)
Ficción GeneralAylin Öz ünlü moda firması Peralto'da yönetici asistanı olarak çalışmaktadır. Niyazi Varol ilerleyen yaşına rağmen hala işinin başındadır. Biricik kızı şirkette başa geçmeyi reddedince şirketi devretmeyi düşünmeye başlamıştır. Peki Aylin bu durumda...