36.BÖLÜM

50.6K 2.3K 416
                                    

Yiğit'le konuşup yukarı çıktım. Kapısı açıktı. Benim geldiğimi duyunca yine;

— AYLİN, diye bağırdı. Aaa ama yeter yani bende insanım sabrımında bir sınırı var.

— Buyrun Bora Bey, dedim.

— Şu Graf dosyaları neredeydi, diye yüzüme baktı. (Koynumda. Demek isterdim ama aç bakayım diyecek kapasitesi var biliyorum o yüzden demedim.)

— Bora Bey bütün firmaların dosyaları ayrı renktedir. Graf yeşil olan, dedim bir seferde dosya yığının arasından çekip alırken. Ensesini kaşıyarak;

— Şey ben göremedim de sen de muhasebeye gidince...

— Bu muhasebe dosyasını da içine eklersiniz, dedim masasına yaklaştım. Hafifçe yanına sokuldum. Telefonu kaldırdım ikiyi tuşladım. Telefonum çalmaya başladı,

— Aa teknoloji ne güzel bir şey. Buradan düğmeye basıyorsunuz içeriden ses geliyor, dedim telefonu yerine koyarken p.ç gülümsememi de eksik etmedim.

— Aylin sınırlarımı zorlama güzelim. Evde de telefonla mı arayacağım seni? Sesleneceğim geleceksin bu kadar basit, dedi ben iyice dellendim.

— Hadi ya kemikte verecek misin ödül olarak? Dedim hırsla.

— O ne demek şimdi? Dedi kaşını kaldırıp.

— Ben fifi köpeğin miyim senin? Seslenince bulunduğum yerden çıkıp geleceğim. Boynuma zil de tak istersen kaybolursam bulması kolay olur? Dedim içimden geçen dil çıkartma dürtümü zorla bastırarak. Şirket içinde terbiyemi bozamazdım.

— Ayliin senin dilin yine niye bu kadar uzadı? Şirketteyiz unutma, dedi sertçe.

Ooo öperken şirkette değiliz işine geliyor ama işine gelmeyince ben patronum ha var yaaa neyse.

— Haklısınız Bora Bey bunu şirket dışında tartışırız, dedim sert bir şekilde odama geçerken. Özür bile dilememişti uyuz.

Öğle yemeğini yemekhanede yedim. Sanırım o dışarıdan söyledi çünkü o küçük tartışmanın ardından beni hiç çağırmadı. Ulan gıcık bir de trip atıyor egolu tripkolik. O patron olabilir ama ben haklıyım.

Saat tam birde Selma telefon açtı. Gelen firma meşhur Nancy's mağazasıydı. New York'un göbeğinde Time's Square ve Empire State binalarına yürüme mesafesinde, en prestijli mağazalardan birisi ve Morgan'ın müşterisi. Sanırım ben Morgan'ı biraz hafife almışım.

Evet New York'a gitmemiş olabilirim ama moda sektöründe çalışıyorum o yüzden ünlü mağazalar hakkında fazlasıyla bilgi sahibi olmaya çalışıyordum.

Mağazanın satın alma müdürü Brian Bishop ve ekibi ki en korktuğum benim boylarımda olan avukat Jamie Harper olmuştu. Kadın smack down güreşçilerine benziyordu. Yani öyle iri yarı değil de işte bakış ifade. Benden bile rap rap yürüyordu. SS Subayı gibiydi resmen.

Toplantının başlamasından yarım saat sonra Sinem koşarak içeri girdi. Başıyla herkese selam verdi ve yanıma oturdu. Dosyasını açtı.

— Bunlar bana Sily'nin gönderdiği dosyalar. İçlerinde sizin için özel çizilen desenlerde var, dedi. Siniri yüzünden okunuyordu. Bizim şirket avukatları yoktu. Üstelik Harun Bozan'da yoktu.

Karşılıklı soru ve cevaplardan sonra Sinem artık delirdi;

— Bakın o kız benim en yakın arkadaşım. Ortaya çıkmak istemiyor. Ne yapacaksınız zorla mı çıkartacaksınız? O zaman bu ortaklık biter, dedi sinirli bir şekilde. Brian Bishop kaldı, Bora gerildi. Sinem Sily olarak son noktayı koymuştu. Bora onun sözünün üstün söz söyleyemezdi. Brian Bishop;

Sevmek Zamanı (#Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin