Yemekler yenildi, kahveler içildi. Bora hesabı ödedi muhtemelen çünkü hesap masaya gelmedi. Kazasız belasız bugünü atlattık derken Neslihan Hanım kapanışı yaptı;
— Aylin Cuma günü arkadaşlarım bana kahveye geliyor seni de çok merak ediyorlarmış, özellikle seni de davet ettiler, dedi çakal gibi gülerek. Yani o gülümseme ile çakala benziyordu ben ne yapayım.
— Neslihan Anne Bora'nın ajandasına bakmam lazım. Yani önemli bir toplantı varsa...
— Aman canım bir toplantıyıda sensiz hallediversin, dedi tek kaşını kaldırıp hemen indirerek. Bora sinirden kudursada tanıştığımızdan beri ilk defa eli kravatına gitmedi. Sadece ateş saçan gözlerle annesine bakmaya başladı.
— Yani ben şimdi bilemedim, dedim babası araya girdi.
— Neslihan saçmalama çocuk oyuncağı mı bu? İş yeri. Sonuçta Aylin'siz idare edebileceği pozisyon yoksa ne yapacaklar, dedi sakin olmasına azami dikkat ettiği bir tonla.
— Canım yani alt tarafı sekreter, deyince Bora'nın kulaklarından duman çıkmaya başladı.
Yumuşak ama bir o kadar tehditkar bir tonda;
— Anne Aylin'e veya mesleğine bir daha tek bir laf edersen bu kadar yumuşak konuşmam bu bir. İkincisi alt tarafı sekreter dediğin kız benden dahi iyi İngilizce konuşuyor ve yazıyor ve tartışıyor ve not tutuyor. Almanca keza aynı şekilde ayrıca şakır şakır Fransızca konuşuyor. Senin o çok bilmiş arkadaşların alışveriş yaparken kullandıkları kolej İngilizceleri ile birbirlerine hava atıyorlar.
Aylin bizim en kıymetli çalışanımız. Ben yokken şirketi emanet edebileceğim yegane kişi o yüzden cuma günü sizin gününüze katılamaz. Nişandan sonraki bir hafta sonu arkadaşlarını davet eder gelinini takdim edersin.
Umarım yeterince açıklayabilmişimdir, dedi sinirle elini yumruk yaparak. Eli yumruktu ama kravatına gitmiyordu.Annesi başını sallamakla yetindi. Sanırım ailede en çok çekindiği kişi Bozkurt Dedeydi nur içinde yatsın, şimdi bayrağı Bora devralmıştı asabiyetiyle. Bora annesinin kendisinden çekindiğini dile getirmesede ben gözümle net bir şekilde görmüştüm annesinin Bora'dan ne kadar çok çekindiğini.
Bu konuşmadan sonra "İyi akşamlar" dilekleri ile arabalara dağıldık. Bora bizi kendisi bırakıyordu ve annem gık dememişti neden?
Çünkü Bora beni Neslihan Hanıma karşı sert bir o kadar da kesin bir dille savunmuştu. Bora annemin saygısını sonuna kadar kazanmıştı.
Yol boyu kaçamak bakışlarla birbirimizi süzdük. Annem hiç konuşmadan öylece oturdu. Eve geldiğimiz zaman annem arka koltuktan öne doğru eğilip;
— Siz devam edin konuşacaklarınız vardır. Yarın akşam eve gelirsin, dedi omuzumu tutarak.
— Anne biz yarın şirkette...
— Kızım eve gider gitmez ben uyuyacağım zaten. Hadi gidin siz. Şirkette rahat konuşamazsınız, dedi eğilip arkadan saçımı öperek. Sonra da arabadan indi. Bora zaten ondan önce inmiş onun kapısını açmıştı.
Annem Bora'nın elini sıkarken;
— Çok inatçısın, bir o kadar da sert ama Aylin'e belli ki çok değer veriyorsun. Taktir ettim sonuna kadar. Ama onu üzersen, gözünden bir damla yaş getirirsen karşında Deli Seniha'yı bulursun ki onunla tanışmayı hiç istemezsin. Göz bebeğimiz kızımız sana emanet. O bana İsmetim'den kalan en kıymetli şey. Onun için dünyayı yakarım çünkü İsmet yakardı. O naif, yumuşacık adam o Berkay denen ite öyle bir bağırmıştı ki koca hastanenin camları zangırdamıştı. O gitti ama ben buradayım ve kızım benim için çok kıymetli, dedi elini uzatırken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevmek Zamanı (#Tamamlandı)
Fiksi UmumAylin Öz ünlü moda firması Peralto'da yönetici asistanı olarak çalışmaktadır. Niyazi Varol ilerleyen yaşına rağmen hala işinin başındadır. Biricik kızı şirkette başa geçmeyi reddedince şirketi devretmeyi düşünmeye başlamıştır. Peki Aylin bu durumda...