Adnan Ağabeyi bile beklemeden çıkıp şirkete geçtik. Kafamda bin tane senaryo dönüyordu. Hepsinin de sonu ya karakolda, mahkemede bitiyordu ya da Kerem hastanede benim sevgilim kodeste. Allah'ım yazdıysan boz. Amin.
Şirkete girdik. Suratı beş karış olduğu için senkronize takım bile korkudan titreyerek sadece "Günaydın" dedi o kadar.
Odasına girdi kapısını küüt diye kapattı. Odamda ayakta öyle kala kaldım. İçeri girsem, girmesem ben şimdi ne etsem? Sessizce yerime oturmayı tercih ettim. Bilgisayarımı açtım. Günlük programa bir göz attım. Gerekli notları defterime çıkarttım. Ama hala içerden "Aylin" çığlığı gelmedi. Defterimi aldım, kapısını tıklattım. "Gel" dedi sinirli bir sesle.
— Bugünkü programı...
— Bugün tüm program iptal sayenizde Aylin Hanım. Birazdan Harun gelecek. Onunla toplantımız var. Bana şimdi Dentelle'yi bağla, dedi eliyle beni masama gönderirken.
— Bora Bey lütfen bakın...
— Aylin bana derhal Dentelle'yi bağla, dedi elini hafifçe masaya vurarak.
— Bora aşkım... dedim ama onu da dinlemedi.
— Şirketteyiz Aylin. Şu anda patronun olarak diyorum ki bana Dentelle'yi bağla. Yok bağlayamıyorsan eğer in aşağı bugün aşağıda çalış yerine başka birisi baksın. Şimdi çıkabilirsin, dedi kaşlarının altından bakarak.
Kafamı salladım. Kırılmıştım ama sinirine verip;
— Peki efendim, dedim ve odama geçtim. Ayvayı yemiştim. Şimdi bu Kerem ile kavga ederse. Ay rezillik. Neresinden bakarsan bak rezillik. Ben şimdi ne yapacağım? Diye kendi kendimi yerken içerden;
— Aylin hadisene kızım hala bağlayamadın bir telefonu diye bağırdı. Mecburen numarayı buldum ve aradım. Telefonu Chloe açtı. Fransızca olarak;
— Günaydın Chloe ben Aylin Peralto'dan dedim incecik bir sesle.
— Günaydın Aylin. Nasılsın diye soracağım ama biraz karışık galiba hı? Dedi üzgün bir şekilde.
— Sorma Chloe. Şey Kerem Bey geldi ise Bora Bey görüşecekti kendisiyle onun için aramıştım, dedim çekingen bir şekilde.
— Geldi geldi. Haberleri o da görmüş herkes gibi. Ama o pek umursamış gibi değil Aylin. Bağlıyorum hemen, dedi. Sanki çok da ümitlenme der gibiydi. Ben Kerem sapığının sesini duymamak için hemen Bora'ya aktardım telefonu.
İçerden önce ses gelmedi ama bir iki dakika sonra;
— Yediğin haltın elbette bir getirisi olacak Kerem Karabulut. İstersen tek gel istersen avukatınla beni ilgilendirmiyor ama en geç bir saat içinde burada olacaksın, dedi ve telefon kapandı. Masamda ki telefonun ışıklarının sönmesinden anladım.
Hala içerden ses gelmiyordu. Ben de içeri girmeye cesaret edemiyordum. Kısa bir süre sonra Harun geldi.
— Merhaba Aylin nasılsın? Diye sordu göz kırparak.
— Sence? Dedim ellerimi iki yana açarak.
— Hayırdır bir şey mi oldu? Diye sordu merakla. Daha haberi yoktu. Demek ki söylememişti Bora neden çağırdığını. Resimleri de görmemişti demek ki. Görmeyen birilerinin olmasını bilmek içimi rahatlatmıştı.
— İçeri girince anlarsın, dedim ve ayağa kalkıp Bora'nın kapısını tıklattım.
— Bora Bey Harun Bey geldi, dedim çekinerek.
— İçeri gelin, dedi. Kafamı salladım Harunla beraber içeri geçtik.
Bilgisayarından resimleri açıp Harun'a gösterdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevmek Zamanı (#Tamamlandı)
Aktuelle LiteraturAylin Öz ünlü moda firması Peralto'da yönetici asistanı olarak çalışmaktadır. Niyazi Varol ilerleyen yaşına rağmen hala işinin başındadır. Biricik kızı şirkette başa geçmeyi reddedince şirketi devretmeyi düşünmeye başlamıştır. Peki Aylin bu durumda...