7.Bölüm

984 82 23
                                    

Artık ağlayamıyordum.

Ağlamayı unutmuştum.

Mesela yeni hayatımın, bu son bir yıldır kabul ettiğim hayatın belki de en sarsıcı olayında tek bir gözyaşı dahi dökmemiştim. Yapmam beklenilen hiçbir davranışı sergilememiştim.

Göreve başladığım andan itibaren defalarca ama defalarca benimle olan, parmaklarıma bulaşan o kanla ilk karşılaşmamda mesela. Evet anne babamınki de ölümdü. Veya Aras'la beraber olduğum günlerde, o tecrübesiz kızın çatıdan beceriksizce nişan alıp yaralamayı başardığı insanlar da vardı. Ama görevden sonra, ilk kez o buz gibi ölümle burun buruna gelmiştim. Nefeslerimiz birbirine karışmıştı, ve benim nefesim ebediyen kesilene kadar da bu devam edecek gibi görünüyordu. O kırmızı kan denizine bir kez atlamıştım, ve oradan çıkmamı sağlayacak hiçbir kara parçası kalmamıştı.

İlk cinayet.

Buğday tenli iri bir adam. Elimdeki, karnına sapladığım buz gibi bir bıçak... Bıçağın etini delip geçerek ilerleyişini, parmak  eklemlerimden tüm vücuduma, iliklerime kadar hissetmiştim. Bakışları tek bir noktaya sabit bir şekilde, açık kalırken, gözlerim önce karnında, sonra da uzun süre gözlerinde sabit kalmıştı. O donuk bakışlar zihnime, kanata kanata kazınırken ben sadece bakakalmıştım. Göğüs kafesi artık inip kalkmayı bırakmıştı. Ölmüştü. Dün vardı, bizim gibi yürüyor, hareket ediyordu ancak bugün yoktu. Yarınlarda da olmayacaktı. Ve bunu ben yapmıştım. Bir insanın ruhu, ellerimin arasında kaybolmuştu. 

O gün elimi bıçaktan çekememiştim. Kanı elimde kuruduğunda bile gözlerine bakıyordum. Bir insanın canını almıştım. Ben bir katildim ve bir insanı öldürmüştüm. Bunu yapan bendim. Haykırmak istedim. Temiz olan ellerimi geri vermelerini, bu üstüme bulaşan kanı temizleyip o kirli ruhu geri getirmelerini haykırmak istedim... Evet o kirli bir ruhtu, berbat şeyler yapmış, benim aksime, masum insanların hayatına zehrini akıtmış, insan bedeninin içine saklanmış bir canavardı o. Bunu kendime söylemeye çalıştım ancak şuan karşımda donuk bakışlarla duvara bakan bu cesetin üstündeyken aklımda dolaşan tek kelime benim bir katil olduğumdu. Bu gitgide soğuyan beden, benim sebep olduğum bir şeydi.

Ben. Bir. Katildim.

Dünkü beni bana geri verin diye bağırmak istedim. Onu geri getirin ve beni bu iğrenç hisle yaşamak zorunda bırakmayın. Bu illa olacaksa siz öldürün ama beni bu şekilde yaşamaya terk etmeyin.

Ağlamak istemiştim. 

Ama tek bir gözyaşı dahi dökmedim. Gözlerim bile dolmadı. Sadece baktılar.

Bağırmak, çığlık atmak için ruhum can çekişen bir balık gibi çırpındı. Ancak dudaklarımı adeta birbirine diken bir güç, bir mühür, tüm odada derin bir sessizliğin usulca dolaşmasını sağlamıştı. Sesimi dahi çıkaramadım. Ölen kişi sanki ben oluyordum.

Boğazımı yakan bir his, göğüs kafesimi de sıkıştırmaya başlamış, boğulacakmışım gibi hissetmeme sebep olmuştu.

O günü düşündükçe, yaşamış olduğum o duyguları hala aynı canlılıkta hatırlayabiliyordum . Öyle yoğun bir azap zihnime yerleşmişti ki, bu şekilde yaşayamayacağımı bile düşündüğüm zamanlar olmuştu.

Ancak sonra o duyguların hepsi gitti. Acıyı bile hissedemez oldum. Sonraki cinayetlerimin hiçbirinde aynı şeyleri hissetmedim. Artık bakmıyordum bile. Öldürüp, sanki bir masaya veya bir kapıya ateş etmişim gibi davranıyordum. Hiçbir şey, ama hiçbir şey hissetmiyordum. Hissedemiyordum.

O gün Gökhan beni oradan almıştı. Saatlerce elim bıçakta, üstüm başım kan bir şekilde cesede bakmışım. Benimle konuşmaya çalıştıklarında tek kelime dahi etmemişim. Şokta olduğumu düşünüp bu durumu anlamışlar ve dinlenmem için beni yatırmışlar. 12 saati geçen bir uykudan sonra uyanmışım ve tam anlamıyla duygusuz bir şekle bürünüp bir daha bu konu hakkında tek kelime etmemişim.

KAFESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin