26. Bölüm

369 39 18
                                    


26.Bölüm - Orman, Arel ve Ortaya Çıkan Gerçek

Etrafıma baktım, döndüm durdum. Yeşil. Sık ağaçlarla dolu orman huzur vermektense, daha çok rahatsız ediyordu. Karanlık, büyülü bir şeyler aradan bir yerden çıkacakmış gibi geliyordu. Uzağı göremiyordum. Bir tek insan göremiyordum. Bulutlu gökyüzünde yüksekten uçan kara kara kuşlar vardı. Feryat eder gibi sesler çıkarıyorlardı.

Yukarıya bakmak boynumu yormuştu, yüzümü aşağı çevirdim. Ayaklarıma baktım. Olması gerekenden daha yakındılar. Ellerime baktım, olması gerekenden daha küçüktüler. 

Üstümdeki beyaz elbisenin eteklerinde birkaç yırtık gördüm. Dudaklarımı dişledim, annem bana çok kızacaktı.

Tekrar etrafa baktım. Cırcır böceklerinin sesleri yükselmişti. Üstüne bir de ürkütücü baykuş sesi eklenmişti. Doğanın kollarının arasına düşmüştüm. Şuan bana gösterdiği yüzü ise karanlık yüzüydü. Tıpkı yüzünün bir tarafı aydınlık, güzellik dolu; bir tarafı ölüm ve karanlıkla kaplı tanrıça Hel gibi. Ben korkutucu tarafa düşmüştüm.

Ürpertici bir rüzgar esti, elbisemi ve saçımı uçuştururken tenimde parmaklarını gezdirdi. 

Sanki bu dev ağaçlar bana yaklaştıkça yaklaşıyordu. Biraz sonra beni aralarında sıkıştırıp dallarıyla bedenimi saracaklar gibi hissettiriyordu. Sonra da kırmızı bir içecek yapar gibi ezdikçe ezecekler gibi. 

-Rüya! Rüya!

Adımın uzaklardan gelen yankısıyla hangi yöne bakacağımı şaşırdım. Dudaklarım titredi, gözlerim büyüdü. Sesimi çıkarmak istedim ama dudaklarımı birbirlerine dikmişlerdi sanki, konuşamıyordum. 

-Neredesin Rüya?

Yine derin ses yankılandı. Kollarımı etrafıma sardım. Üşüyor ve korkuyordum. Çıplak ayaklarıma dallar ve otlar batıyordu. 

-Rüya'm?

Bu seferki ses çok net ve berraktı. Yumuşacıktı. Yakınımdan gelmişti. Hemen arkama döndüm.

-Anne! 

Aynı Masal'ınki gibi sarı saçları dalga dalga omuzlarından dökülüyordu. Ondan aldığım mavi gözleri tüm sıcaklığıyla bana bakıyordu. Kollarını açmıştı, kocaman gülümsemesiyle bana bakıyordu. Şefkatle, sevgiyle.

Koşarak sarıldım. Başım karnının biraz üstüne geliyordu en fazla. 

-Neredeydin meleğim benim? Her yerde seni aradık. 

Önümde eğildi, saçlarımı sevdi ve yanağımdan öptü. Üstüme baktı.

-Yine mi yaramazlık yaptın sen? Baksana şu elbisene. 

Suçlu bir ifadeyle gülümsedim. O da güldü.

-Neyse sorun değil, hallederiz. 

Tam bir şey diyecekken ağaçların arasında bir kıpırtı oldu. Başımı kaldırdım. Babam...

Tüm gücü ve yaydığı güven duygusuyla karşımda duruyordu. Siyah saçları özenle taranmış, koyu kahve gözleri ve giydiği güzel takımla çok karizmatik görünüyordu. Heyecanlandım.

-Baba!

O da geldi yanıma hızla, aynı şekilde sıkı sıkı sarıldı.

-Çok korkuttun bizi! Neredeydin can parçam? 

Alnımdan öptü. Yanımda oldukları için mutlulukla doldum. Artık deminki gibi korkmuyordum. Çevreye bir bakış attım. Sık ağaçlar artık geniş mesafelerle duruyordu. Az önce olduğu gibi ürkütücü değillerdi. Rahatladım. 

KAFESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin