Kerem'in kardeşine bakarken yüzündeki mutluluk, sevgi gözlerinden taşıyordu adeta. İmrenmişti kardeşini böyle sevmesine. Çok merhametli bir kalbi olduğunu hissediyordu. Bu manzara içini ısıtmıştı. Bazı aileler tanıyordu sorunlu çocuklarını yurda bırakıyordu. Yardım için gittiği yurtlarda öyle çocuklarla tanışınca içi acımıştı. Onların diğer çocuklardan hiç farkı yoktu. Sadece tek farkları masumiyyetleri hep çocuk yanlarının daha çok olmasıydı.
Altemur.. Hayatına gireli belki de 1 saat bile değildi ama o tüm kalbini feth etmişti. Sevgisini bulaştırmıştı ona, çocukca masumiyyeti, kaşlarını çatması, aniden yüzünde beliren gülümsemesi çok güzeldi çok özeldi. Ağabeyine benzemesi dikkatinden kaçmamıştı. Altemur'un omuzundaki koluna baktı dikkatle. Eli omuzunda geziyor bazen saçlarını karıştırıyor bazen düzeltiyor bazen belli belirsiz bir noktada ritm tutuyordu.
Gerçekten imrenilecek ilişkileri vardı!
Kerem'e bakınca aklına dolan anılar yüzünü kızartıyordu. Bu ortamda bulunmak aklına gelen en son şey bile değildi.
Bu kadar büyük bir ev, varlıklı bir aile, Altemur ve mütevazı Kerem gerçekten bir birine zıt gözüküyordu şu an.
İnsanların neden bu kadar büyük evlerde yaşama hevesini hiçbir zaman anlamamıştı. Etraflarını saran koruma ordusu onu şaşırtıyordu. Oysa o annesiyle birlikte yaşarken bile küçük bir evde yaşamıştı. Daha sonra annesi büyük bir ev almış ve oraya taşınmışlardı. Ama biliyordu ki, annesi mütevazı bir hayatın taraftarıydı. Yıllar önce annesinin ailesinden kopma sebebi de bu olmuştu. Yalnızlık ve parasızlık ona lüks hayatdan daha cazip gelmiş o bildiğinin peşinden gitmişti.
Annesinin ona sunduğu, tanıttığı hayat bambaşkayken onu kaybettikten sonra sürekli farklı hayatlarla tanışıyor kafasında bir sürü soru işareti beliriyordu. Varlıklı bir ailenin kızıyken bu kadar sade hayat yaşaması ve deyim yerindeyse zenginlikten uzak yaşaması annesinin ona öğrettiği yaşam tarzıydı.
Altemur'un onu çekiştirmesiyle şato ismini verdiği büyük villarından içeri geçti. Onları kapıda karşılayan çalışanların hepsi endişeli gözlerle Altemur'a bakıyordu.
Arkadan Kerem'in "Annem nerede?" sorusunu duyunca tedirginliği daha da arttı.
Onun burada ne işi vardı? Kendini çok rahatsız hissediyordu? Nasıl biriyle karşılaşacaktı?
"Altemur sen artık evine geldin, ben gide bilir miyim?"
Altemur kaşlarını çatıp adeta küçük bir çocuk gibi mızmızlandı. "Hayırrr.. gitme."
Kerem çalışanlardan birine annesine haber vermesini söyleyip Arina ve Altemur'un yanına geldi.
Soru sorar gibi Arina'ya baktı. "Altemur gitmemi istemiyor."
Kerem kolunu Altemur'un omuzuna atıp Arina'dan bakışlarını çekmeden "İşin var mı?" diye sordu.
"Aslında var ama yok gibi."
Kerem kaşlarını çatıp "Nasıl?" dedi anlamadığını belli eden bir ses tonuyla.
Bu adam niye böyle yapıyordu? Bu yaşta bu kadar şirin ola biliyor muydu?
"Mehmet neredeyse gelir. Onunla gitmemiz gerekiyor. Ama Altemur için biraz bekleye bilir."
Altemur ismini duyunca memnun bir şekilde gülümsedi.
Sert fayans zeminde koşma sesleri duyulunca Arina yeniden gergin hissetmeye başladı. Galiba anneleri geliyordu.
Kısa süreli sessizliği Kerem bozdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzünün yalnızlığı (GY)
General Fiction"Benim için bulutların arkası gökyüzüne emanet ettiğim birisinin mutlu olduğu yerdir. Gökyüzü ise.. Gökyüzü ise hep umutlarımın kırıldığı yer oldu. Çünkü elimi uzattığımda annem tutsun beni de çekip kendi yanına alsın isterdim. Ama hiç bir zaman uza...